Demokrasi’nin doğduğu topraklar Eski Yunan Uygarlığı olup o dönemde demokrasi, “ayak takımının yönetimi” söyleminden sıyrılarak günümüzün tek geçerli yönetim şekline dönüşmüştür. Demokrasi, Eski Yunancada halk anlamına gelen “demos” ve yönetim anlamına gelen “kratos” sözcüklerinin birleşmesinden doğmuştur.
1870 yılında Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Padişah III. Selim ile başlayan reform hareketleri Padişah II Mahmut, Abdülmecit ve Abdülaziz ile hız kazanarak 1815 Sened-i İttifak, 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı, 1876 Anayasa’nın Kabulü ve Meşrutiyet’in İlanı belli bir aşamaya gelmiştir. Padişah II. Abdülhamit döneminde duraksamaya girdiyse de Jön Türklerin ardılı İttihat ve Terakki’nin girişimleriyle 1908’de Hürriyetin İlanı ve nihayet Anadolu Devrimi ile de 1923’te Cumhuriyet ile sonuçlanmıştır.
1215’deki İngiliz Magna Carta demokrasi açısından önemli bir ayaktır. Bu arada demokrasiye benzer İtalyan şehir devletlerinde, İskandinav ülkelerinde ve İrlanda gibi yerlerde otonom yönetimler görülmüştür.
18. ve 19. yüzyıllarda Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile demokrasi evrenselleşmiştir. 1788’de kabul edilen Amerikan Anayasası hükümetlerin seçimlerle kurulmasını ve insan hak ve özgürlüklerin korunmasını öngörmüştür. 1789’deki Fransız Devrimi’nden sonra demokrasi tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Otmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rusya imparatorluklarının yıkılmasının ardından yerlerini demokratik rejimler almaya başlamıştır. Ancak kısa sürede seçimlerle iktidara gelen yöneticiler devleti ele geçirerek diktatörlüklerini kurmuşlardır.
Demokrasinin asıl gelişmesi İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda olmuştur. Diktatörlüklerin yıkılmasını izleyen süreçte insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi yönündeki istekler demokrasiyi geliştirmiştir. Bu rüzgarlardan etkilenen Türkiye de 1946 yılında çok partili sisteme geçmiştir.
Demokrasi denilince akla ilk olarak seçimler gelse de demokrasinin seçimlerden ibaret olmadığı, seçimlerin yalnızca şartlardan biri olduğu unutulmamalıdır. Onun için demokrasinin olmazsa olmaz şartlarına bakmak gerekirse:
1-Hukukun Üstünlüğü: Herkesin hukuk kurallarına uymasını ifade eder. Hukuk kuralları herkesi bağlamalıdır. Kişiye özel uygulamalar demokrasiyi sekteye uğratır.
2-Eşitlik ve Özgürlük: Irk, dil, din, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkesin eşit haklara sahip olmasıdır. Gösteri, yürüyüş gibi toplumsal hakların yanında din, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi bireysel özgürlüklerin her türlü dayatmaya karşı güvence altına alınması gerekmektedir.
3-Aktif Katılım: Siyasal sürece yalnızca seçimlerle değil, sorunlar hakkında bilgi edinerek sivil toplum kuruluşlarına üye olup çalışarak çeşitli etkinlikler yoluyla da katılım sağlanmalıdır.
4-Seçimler: Seçimlerin genel oy ilkesi kapsamında adil ve en çok temsili sağlayacak biçimde özgür ve bağımsız, gizli oy ve açık tasnif usulüne göre yapılması gerekmektedir.
5-Çok Partili Sistem: Farklı düşünce yapılarını temsil edecek kadar birden fazla siyasi parti olmalıdır.
6-Çoğunluğun Yönetimi: Yönetim hakkının çoğunluğun isteğinde olmasını ve muhalefetin de eleştiri hakkının olmasını ifade eder.
7-Çoğunculuk: Çoğunluğun gücüne, azınlığında hakların saygı duyulmasını ifade eder. Bu bakımdan azınlığın da yönetimde temsil edilmesini sağlayan en demokratik sistem Parlamenter Demokrasidir.
8-Hesap Verebilirlik: Atanmış ve özellikle seçilmiş yöneticilerin yaptığı işlemlerden sorumlu olmasıdır. Bunun tek istisnası Parlamenter Demokrasilerde cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğu olup bu da yetkilerinin sembolik olmasından kaynaklanır. Bunun dışındaki tüm demokrasi uygulamalarında herkes hesap verebilmeli aksi halde demokrasiden söz edilemez.
9-Şeffaflık: Alınan kararlar ve özellikle yapılan harcamalar kamuoyunun bilgisine açık olmalıdır. Kayırmacılık ve yolsuzlukla etkin mücadele edilmelidir.
10-Anayasal Güvence: Devletin kuruluş çerçevesini çizen anayasanın temel hak ve özgürlükleri, sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükleri, siyasi hak ve özgürlükleri güvence ve garanti altına almasıdır. Demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinin başında hak ve özgürlükler gelir.
11-Güçler Ayrılığı: Etkin bir demokrasiden söz edilebilmesi için yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrılması ve birbirini dengelemesi gerekir. Halkın temsil gücünü yansıtması ve hükümetin meclis denetimine tabi olması bakımından Parlamenter Demokrasiler başı çeker. Başkanlık sisteminde sert; parlamenter sistemde yumuşak güçler ayrımı ilkesi benimsenmiştir. 2018’den Türkiye’nin iki yüz yıllık demokrasi geleneği Parlamenter Demokrasi’ye dayanmaktaydı.
12-Sivil Toplum: Vesayet rejimlerinin aksine demokrasiler sivil toplumlara dayanır. Sivil toplum; demokratik katılım, hükümeti denetleme, toplumun gereksinim ve taleplerini ifade etme, toplumun sosyal sorumluluk seviyesini yükseltme, demokratik değerlerin toplum ve yönetim düzeyinde yaygınlaşmasını sağlama gibi görevlere sahiptir.
13-Laiklik: Çağdaş toplum ve demokratikleşme açısından her türlü dini, inanç, izm ve dogma dayatmalarına karşı bireysel hak ve özgürlüklerin biricik güvencesi laikliktir. Laiklik din ile devlet işlerinin ayrılmasından başka inanç ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasıdır.
14-Ekonomik Gelişmişlik ve Toplumsal Kalkınma: Yukarıda sayılan demokratik ilkelerin en iyi biçimde uygulanması için ekonomik gelişmişlik bakımından gelir dağılımın adil olması ve orta sınıfın güçlendirilmesi ile toplumsal kalkınma bakımından eğitim ve kültür bakımından çağdaş, bilim ve teknolojik bakımından ileri bir toplum yapısı gerekmektedir. Bu sağlanmadığı sürece demokrasi yalnızca kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Aksi durumda yoksullaşan ve yoksunlaşan toplum cehalete ve istismara açık hale gelecektir.
Umut fakirin ekmeğidir demeden hedef, Ulu Önderin dediği gibi çağdaş uygarlık seviyesi olmalıdır. Çağdaş uygarlık seviyesinde yaşamak Türk Ulusunun en doğal hakkıdır.