Genel olarak iki tür iktisadi akım vardır. Biri merkezi yapıyı, diğeri ise piyasa yapısını savunur. Merkezi yapı seçici, piyasa yapısı ise kâr eksenlidir. Piyasa ekonomisinde ahlaki unsurlar yer almaz, ahlâk, ekonominin dışındadır.
1930’lu yıllara kadar müdahalenin ekonomiyi bozduğu ilkesi savunulurken 29 Krizi ile piyasaya olan güven sarsılmış ve 1970’li yıllara kadar da ulusal ekonomi ve müdahaleci sistem anlayışı yerleşmiştir. Buna karma sistem de denir. Devletin ekonomiye müdahale araçları maliye politikası üzerinden vergileme ve harcalamalar; para politikası üzerinden de para araçları ile olur. Türkiye’de 1929 ilâ 1980 yılları arasında yönlendirici ve müdahaleci birekonomi politikası uygulanmıştır.
1970 Krizi’nden sonrareçete olarak uluslararasılaştırma önerisi sunulmuştur. Aslında küreselleşme 1700’lerde piyasa ekonomisi ile başlamış, 1990’larla da fırtınaya dönüşmüştür. Küreselleşme yalnızca kavram olarak uluslararasılaştırma olmayıp bunun yanında malların, paranın ve sermayenin de uluslararası alanda serbest dolaşımını ifade eder. Devlet, ticaret politikalarından vazgeçip pazarlarını açmak zorunda kalmıştır. Artık ticari sınırların çok anlamlı olmadığından hareketle krizlerde uluslararası para hareketlerinden kaynaklanır hale gelmiştir.
Eğitilmiş insan yetiştirmek kalkınma modelli ülkelerin en önemli hedefidir. Bu da istihdam politikasında bir ülkeye orta ve uzun vadede hangi özellikte ve nitelikte insan gücüne ihtiyaç duyulduğunu gösteririr. Ekonomik istikrarsızlıkların sonucunda ciddi bir eğitim israfı ve işsizlik sorunu oluşmaktadır. Bu bakımdan işsizlik yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da büyük bir sorunudur.
İşsizlik, toplumda tüm bireyleri etkilemekte ve beraberinde yoksulluğu, bu da erdemleri olumsuz etkilemektedir. Sonuçta toplumun değer yargıları erezyona uğrayarak,sömürü düzenine zemin hazırlamaktadır. Bunu önlemenin en kestirme yolu da insan gücü planlamasından geçmektedir. Bunun için de eğitim sistemlerinin kendilerini piyasa koşullarına adapte etmesi, piyasanın ihtiyaçlarına göre eğitim politikası izlemesi, entelektüel eğitimin yanında yeni anlayışın ihtiyaçlarını da gören yüksek öğretim planlamasının yapılması gerekmektedir. Diğer yandan nüfusun daha yavaş artmasının sağlanması ve istihdam artırıcı politikara ağırlık verilmesi de önem taşımaktadır.