Salı akşamları içime bir dert düşüyor.
Hiç Televizyon açasım gelmiyor.
Partilerin gurup toplantıları nedeni ile siyasetin tek seçicileri konuşuyorlar, içlerini boşaltıyorlar, toplumu kamplara ayırıyorlar.
* * *
Barışı getirmeye çalıştığını iddia eden bir siyasetçi, ağzına gelen her şeyi söyler mi?
Barış için çabaladığını söyleyen bir siyasetçi, muhaliflerine, şunu ispat edemezse alçaktır, namussuzdur ve şerefsizdir der mi?
Bu iş daha uygar bir dille yapılamaz mı?
Bu tür konuşanların bol olduğu yerde barış olur mu?
* * *
Siyasete yeni başlayan gençlerimiz, bu tür konuşmaların pirim yaptığını öğrenirse, demokrasinin geleceği tehlikeye düşmez mi?
* * *
Son haftalarda gündem barış, herkes ama herkes barış istediğini söylüyor.
Bu güzel umutlandırmanın hemen arksından, Siyasetin tek seçicileri bir çıkış yapıyor ortalığı geriyor, barışa olan umutları yok ediyor.
Barışı yöneten ve isteyen bir siyasetçi, ortalığı germemelidir.
Bu anlayışla barış nasıl sağlanacaktır?
* * *
Edebin, adabın bittiği yere gelinmiş, her şey alt üst olmuş bizim haberimiz yok sanki.
Birbirlerine olmadık lafları ve olmadık hakaretleri ediyorlar.
Ve işin en üzücü yanı da siyaset önderlerini dinleyen halkımız da, bu öfke selini alkışlıyor.
Ondan sonrada barış bekliyor, nasıl olacak bu barış?
* * *
Bizim tartışmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Sorunlar bu kadar öfke ile anlatılmaz, bu kadar öfke ile sorunlar çözülmez, bu kadar öfkeye sarılan siyasetçiler bu ülkeye barış getiremezler.
* * *
Ülkenin sorunları üzerine konuşurken, karşıtlarımızın da, bu sorunlara çözüm önerilerinin olabileceğini, onların da dinlenmesi gerektiğini, söylemek lazım.
Bu konuşmaları ile siyasetçiler, halkı hiç dikkate almadıklarını gösteriyorlar.
* * *
Adam çocuğunu şehit vermiş, tabi tepki verecektir.
Tepki verenleri, barış istemeyen malum kişilerin yandaşı olarak takdim etmemelisiniz.
Biraz daha hoş görülü olmak gerek, benim dediğimin dışında bir şeyler söyleyenleri de bir dinleyelim, bakalım onlar ne diyor demek lazım.
Demokrasinin evrensel değerleri böyle diyor.