Üniversite öğrenciliğim,1960’lı yıllarda geçti.
Bu yıllar 68 kuşağı diye adlandırılan kuşağın yetişme yıllarıdır.
O yıllar sanki demokrasi eğitiminin uygulamalı yapıldığı, bu gün saygın yaşlı olan 68 kuşağının yetiştiği yıllardı.
***
O yıllarda Üniversite öğrencileri, fikir kulüplerinde, talebe birliklerinde, gençlik federasyonlarında yanyana geliyorlardı.
O dönemin gençliği, demokrasiyi, demokrasinin evrensel değerlerini, demokrasinin terbiyesini, demokrasinin olmazsa olmazlarını, örgütlenmeyi öğrenci derneklerinde, öğrenci federasyonlarında öğrenmişlerdi.
***
O yıllarda devleti yönetenlerde gençliğin, “Ne giyeceğine, Neye inanacaklarına, Nasıl davranacaklarına ve nasıl düşüneceklerine karışıyorlardı”
O yılların gençliği, bu müdahalelere, neden sorusunu, siyasi terbiye ve siyasi disiplin ile soruyorlardı.
***
O yıllarda her kes ama her kes, sokakların demokrasiye ve devlete meydan okunan yerler olmadığının bilincine idi.
Sokakların, sorunların halk ile paylaşıldığı yerler olduğu bilinci hakimdi..
***
Nasıl, seçim dönemlerinde siyasetçiler, sokaklara çıkıp neler yapacaklarını halka birebir anlatmaya çalışıyorlarsa, gençlikte sokakları bu bilinçle kullanıyorlardı.
***
Gençliğin derdi hiçbir zaman devletle değildi ve bunun altını sık sık çizmek durumundayız.
Gençliğin o günlerde derdi, demokrasiyi sulandırmak isteyen anlayışlaydı.
***
O günlerde hepimizin inancı yurtseverlik üzerine oturtuluyordu.
***
Gençlik yıllarımın bir bölümünü paylaştığım bu yazımı, John Stuort’un güzel bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Sistem, yeni yüzler üretmekte zorluk çekiyor. Kendi elinde, daha uysal bir alet haline gelmeleri için insanları cüceleştiren devlet, sonunda anlayacaktır ki, küçük insanlar ile büyük işler başarmaya olanak yoktur.”