2.Dünya savaşı sonrası, çok partili demokratik sisteme geçiş furyasının içerisinde, ülkemizde yerini almış ve 1946 yılında, ilk demokrasi sınavını vererek, çok partili demokratik sistemin gereği olan serbest seçimlerini yapmıştır.
* * *
1946 yılında başlayan bu maceraya, zaman zaman ara vermemize rağmen, demokrasiden vazgeçemeyeceğimizi herkese göstermiş bir ülkeyiz.
Ancak, demokrasinin sadece sandıktan ibaret olduğunu sanan anlayışı terk edemeyişimiz, demokrasiyi çok hırpalamıştır, demokrasiye inananları çok hırpalamıştır.
* * *
Artık, Demokrasiye ara tatili verdiren anlayışlardan kurtulmalıyız, yeni ara tatilleri verecek davranışlarından kaçınmalıyız.
Bunun içinde, demokrasinin evrensel değerlerini görmezden gelmemeliyiz.
* * *
Kurtuluş savaşı verilerek kurulmuş olan Cumhuriyet Türkiyesinde, demokrasinin sağlıklı yaşaması için alt yapının bulunduğunun altını çizmeliyiz.
Hiç olmazsa bundan böyle demokrasiyi daha dikkatli kullanıp, onun keyfini çıkartabilmeliyiz.
Zaman zaman tökezleyen demokrasimiz bizi korkutmamalı, çünkü demokrasi düşe kalka öğreniliyor.
* * *
Yaşadığımız siyasi olumsuzlukları, 70 yıllık demokrasi deneyimlerimizle aşacağımıza inanmak istiyoruz.
Bundan önce yaşadığımız iş kazalarını bir daha yaşamak istemiyorsak, bu konuda hepimize ama hepimize düşen görevler var.
* * *
1950-60 arasında, Demokrat partisinin ve muhalefette olanların, yaptıkları yanlışlar, o günlerde, demokrasi mücadelesi verilerek geçiştirilebilirdi.
Yapılan yanlışları, yapılan başka bir yanlışla düzeltmenin mümkün olmadığını öğrenmiş olmamız gerekiyor.
Büyük bir hevesle 1946 yılında başladığımız demokrasi sınavın da, başarısız olduğumuz durumlardan dersler çıkartmak durumundayız.
Demokrasilerde, rakiplerimizin düşman ilan edilmesinin, yapılabilecek en önemli yanlış olduğunu artık anlamalıyız.
* * *
Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin altında yatan önemli gerçek, devlet yönetiminin bir ailenin sultasından alınıp, halka devredilmesidir.
Demokrasiyi, oylarımız ile yeni krallar seçen bir sistem durumuna getirmemeliyiz.
* * *
Cumhuriyetin kazanımlarını, demokrasi ile insan hakları ile ve hukukun üstünlüğü ile süslemeyi bir türlü öğrenemedik.
Bu kazanımları kaybetme korkusu ile yaşamak istemediğimizi, siyaset yapan herkese anlatmak durumundayız.
* * *
Toplumun demokrasiye gösterdiği titizliği, Siyasi iktidarlardan ve diğer siyasilerden de bekliyoruz.
Bu gün hala, toplumun önemli bir bölümünün bu tedirginliği yaşadığını görmezden gelmemeliyiz.
Bu korkunun oluşmasına neler sebep oluyorsa, o sebeplerin ortadan kaldırılması demokratik yaşamımızı keyifli hale getirecektir.
İstediği her şeyi elde etmelerine rağmen, istekleri bitmeyen siyasilerin, demokrasiyi kullanılmaz hale getirdiklerini görüyor ve yaşıyoruz.
* * *
Tüm bu olumsuzluklar, farklı düşünme zenginliğimizi, çatışan guruplar haline getirmektedir.
* * *
Doğu ve güney doğu da yaşadığımız iç çatışmalar, toplumda önemli bir tedirginlik yaratmaktadır.
Halkımızın önemli bir bölümü, komşularımızın yaşadığı olumsuzlukları yaşamaktan korkmaktadır.
* * *
Demokrasilerde keyfine düşkün olanlar rahat edemezler,
Her şey benim istediğim gibi olsun diyenler de, demokrasilerde rahat edemezler,
Zıtların birliği ve mücadelesi ilkesini anlayamayanlar demokrasilerde hiç rahat edemezler,
Paylaşarak yaşamayı bilenlerin rahat edebileceği bir düzendir demokrasi…
Demokrasinin kaskosu, yukarıda sıraladığımız konulardır, eğitilmiş sivil toplumdur.