Din işleri, günlük yaşamımızda, devlet yönetiminde ve devlet işlerinde fazla konuşulmaya ve fazla yer almaya başladı. Bunun çok iyi bir gelişme olduğunu söyleyemeyiz.
Benim tanrı ile olan ilişkilerime, kimsenin müdahil olmasını istemiyorum, o benim özelimdir.
Din işleri ile devlet işlerinin ayrılması, Cumhuriyetin, demokrasinin ve hukuk devleti olmanın temel niteliğidir. Bundan vazgeçemeyiz.
Ama insanların, dini inançlarını istediği gibi yaşayabilme özgürlüklerinden de vazgeçemeyiz.
Bu dengenin kurulmasında hepimiz dikkatli davranmalıyız.
Din işleri ile devlet işleri birbirine karışmaya başlarsa, bu telafisi mümkün olmayan tarihi bir yanlış olur.
***
Uygar dünyanın onurlu bir üyesi olmak için yapılan devrimleri, Cumhuriyetin temel değerlerinin oturtulması için yapılan çalışmaları, bu gün, sayesinde iktidar olabildiğiniz demokrasinin gelişmesi için yapılan çalışmaları, dindar insanlara yıllarca kan kusturuldu diye değerlendirirseniz, dini siyasete alet ediyorsunuz demektir. Bu çok tehlikeli ve çok yanlıştır.
Eğer bir ülkede bu konular yüksek sesle konuşulmaya başladı ise, din işleri ile devlet işleri birbirine karışmaya başlıyor demektir.
Siyasiler çok geç kalmadan, demokrasi içerisinde kalarak buna bir çare bulmalıdırlar.
Özellikle siyasiler, Kutsal dinimizi, günlük siyasi yaşamımızın içerisine sokmamaya gayret göstermelidirler.
***
Eğitimde “4+4+4” yasalaştı.
Kuranı kerim ve Hz.Muhammedin hayatı seçmeli ders oldu, bu tartışılabilir veya yanlış bir şeyde yapılmadığı iddia edilebilir.
Peki, Felsefe dersi ne oldu bilen var mı? Yok,
Örneğin, Felsefe dersinin müfredattaki yerini de keşke tartışılabilseydik.
***
Canım, bu dersler zorunlu değil ki, isteyen seçer, istemeyen seçmez, bunda zorlama yapılamaz denilebilir.
Ben size olma ihtimali yüksek olan bir durumu anlatayım.
Kuran dersini seçmek istemeyen bir çocuğun velisi okul idaresine gidecek, durumu anlatacak ve falan dersi seçmek istiyorum diyecek.
Okul idaresi, tamam efendim de o dersi verecek öğretmenimiz yok diyecek.
Veli o zaman filan dersi seçeyim efendim diyecek, okul idaresinden gene aynı cevabı alacak.
Eğer veli biraz daha direnmeye ayak kalkarsa ki, öyle direnebilecek velide çok az olur.
Kardeşim, Kuran dersinden bu kadar niye korkuyorsunuz denirse, veli okul idaresine ne diyebilecek?
Veli, bu yüzden çocuğunun mimlenmemesi için sesini çıkartamayacak ve bir korkuya kapılacaktır.
İşte bu korku korkutmaktadır.
***
Kardeşim sen Müslüman değilmisin?
Sen çocuğunun Kuran okumasından niye korkuyorsun diye sorgulanmaya başlandığında, iş din eğitimi olmaktan çıkacaktır. Din işleri ve devlet işleri amacından uzaklaşacaktır. Bu da yapılabilecek en büyük yanlış olacaktır.
***
İnsanların dini vecibeleri yerine getirmeleri güzel bir şeydir. Ama bu onların terfilerinde ve topumdaki önemlerinin belirlenmesinde kullanılan bir kriter olursa, ülke yönetiminin belirlenmesinde etkin bir unsur olarak değerlendirilmeye başlanırsa, din işleri amacından uzaklaşıyor demektir.
***
Atalarımızdan kalma bir cümleyi çok önemsiyorum.
“Kabahatte gizli, ibadette gizlidir “ deyen anlayış, topumun dindar ve dindar olmayanlar diye ayrışmasının önünde önemli bir engeldi.
İbadetin gizliliği, ibadetin yanlış bir iş olmasından değildir. Gizli yapılan ibadetin daha makbul olduğunun bir ifadesidir.
***
Laikliğin ne kadar önemli olduğunu anladığımızda inşallah geç kalmış olmayız…