Son günlerde sanki insanlık doğaya savaş açtı.
Kendi ayağına kurşun sıkıyor insanlar.
Doğayı mahvediyoruz onun sesini duyuyor musunuz?
* * *
Yaktığımız ormanların yerlerine yeniden ağaç mı dikeceğiz yoksa ranta mı açacağız hep beraber göreceğiz.
* * *
Doğa bizlere atalarımızdan miras değil, atalarımızdan çocuklarımıza bırakılmış emanettir.
Emanete ihanet ettiğimizi nasıl seslendirelim, herkese nasıl duyuralım bu sesi.
* * *
Bu olumsuzlukları çocuklarımıza nasıl anlatacağız?
Çocuklarımız için bırakılan bu emanete ihanet ettiğimizin farkında değiliz inanın.
* * *
Doğanın denizleri, ormanları, tarlaları kentleri ve köyleri sanki insanlık tarafından büyük bir saldırıya maruz kalmış gibi.
Ormanları kesiliyor yok ediliyor, denizleri kirletiliyor, ormanları nedenini anlayamadığımız bir şekilde yanıyor mu yakılıyor mu?
Onu anlamaya çalışıyoruz.
* * *
Sanki doğadan hırsımızı alamıyoruz.
Çevrecilerin en çok hoşuma giden sözlerinden birisidir, “Bu dünya bizim kirletmeyelim, birbirimize zehretmeyelim” sözleri.
Çevrecilerin bu davetine inat, doğayı mahvederek dünyayı birbirimize zehrediyoruz.
* * *
Kaz dağlarındaki tahribata canımız sıkılırken, hiç anlayamadığımız bir şekilde İzmir’de başlayan yangınlar doğaya gösteremediğimiz korumasızlığın sonucu değil mi?
Tabiat insanlığın bu acımasızlığının intikamını inanın bizlerden alıyor.
O seller, o afatlar doğanın insanoğlundan aldığı intikamdır.
Gelişmiş dünya, betonlaşmanın etkisini azaltmak için su emen asvalt yaparken, biz doğaya kıymaya devam ediyoruz.
Yazık…