Egemenliğin kayıtsız şartsız Millete ait olduğunun, yaşama geçirildiği günün 93.yılını kutlamaya hazırlanıyoruz.
23 Nisan 1920 de, bir taraftan egemenliğin kullanılma hakkı Millete verilirken, diğer taraftan, halkın bu egemenliğini temsilcileri aracılığı ile kullanmasının da yolları açılmıştır.
Cumhuriyetin kurucu iradesi,1920’lerin dünyasında, halkın egemenliği konusunda attığı bu adımla, bu Ulusu uygar dünyanın onurlu bir üyesi yapmıştır.
* * *
Artık, Hiç bir fert, hiçbir aile ve kurum, Millete ait olan bu egemenlik hakkını, milletin izni olmadan kullanamayacaktır. .
* * *
Son sözün Millete ait olduğu tüm sistemler, demokrasinin evrensel değerleri ile ve Cumhuriyet’in temel değerleri ile beslenerek, daha kullanışlı hale getirilmiştir.
Bu demokrasinin kabul gördüğü her ülkede böyledir.
** *
Ünlü Yunan filozofu Platon’un felsefesini beş önemli kuram içerisinde incelediğini görüyoruz.
Bu kuramlarının içerisinde devletle ilgili, demokrasi ile ilgili söyledikleri, bu gün dünyada yaşanan demokrasilerin, içerisine düştüğü çıkmazları incelemek açısından, bizler için önemli bir kaynak olmuştur.
Platon;
“Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama Milletin kendisini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.
Eğer bu sağlanamazsa demokrasiden, otokrasiye geçilebilir.
Halk övülmeyi sever.
O yüzden, güzel sözlü demagoglar, kötüde olsalar başa geçebilirler.
Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilebilir.”diyor.
M.Ö.427–347 yılları arasında yaşayan bu filozofun, ta o yıllarda, demokrasi ile ilgi bu tespitlerini ben şahsen önemli buluyorum.
* * *
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyetin ilanından sonra yaptığı bir dizi devrimlerinin başında, okuma yazma seferberliğinin olması, Millet mektepleri başöğretmenliğini bizzat kendisinin üstlenmesi, büyük devrimcinin halkın eğitimine verdiği önemi göstermesi bakımından çok önemlidir.
* * *
Bu güne kadar dünyada uygulanan yönetim sistemlerinin içerisinde en kullanılabilir olduğuna inandığımız demokrasinin, ileri olanı ve geri olanı diye tasnif edilmemesi gerektiğini öğreniyoruz.
Eğer demokrasiyi mutlaka değerlendirip sınıflandırmak gerekiyorsa, bu sınıflandırmanın iler ve ileri olmayan diye değil, halkın eğitilmişliği ile olması gerekir.
* * *
Demokrasinin vazgeçilmezleri sıralanırken, halkın bilgilendirilmesi ve halkın eğitilmişliği meselesini birinci sıraya koymak gerektiğini görüyoruz.
İleri demokrasiye ulaşmanın yolu, eğitilmiş ve örgütlenmiş halktan geçtiğini görmeliyiz.
Halk, egemenliğini nasıl kullanabileceği konusundaki bilgiyi ve bilinci öğrenmek zorundadır.