Bizim çocukluğumuzda bir problemimiz olduğunda, büyüklerimizden duyduğumuz bir cümle vardı.
“Önce sağlık olsun” derlerdi.
Geçekten “önce sağlık olsun” diyebilmeli ve tedbirlerimizi ona göre alabilmeliyiz.
***
Korona hayatımızın her alanını felç etti.
Korona’nın aslında, insanlığın arsızlığından, doymazlığından, kazanma hırsından kaynaklanan hatalarımıza, doğanın bir cevabı idi.
İnsanlık aşıdan önce bu gerçeği keşke görebilseydi.
***
İş yerleri kapalı, esnaflar gerçekten çok zor durumda, her gün uğrayıp bir bardak çay içtiğimiz, dostlarımızla buluştuğumuz kahvehane sahipleri ve diğer esnaflar perişan.
Tek umut Sosyal devletin babalığı idi, oda ne yapsın çok fazla gücüm yok, herkes başının çaresine baksın demeye gelen şeyler söyleyince, çaresizlik daha da ses getirmeye başladı.
***
AVM’ler, iş yerlerinin güçlü olanları, parti kongreleri, tatil yerleri, kayak merkezleri yasak dinlemezken korona yayılmasına hızla devam etmeye başladı.
Korona salgını böyle devam ederken, yarım yamalak önlemlerle vakit geçireceğimize, süresi belirlenmiş bir tam kapanma ile daha iyi sonuç alınabileceğini bilim insanlarımızdan dinliyoruz.
***
Bu korku ile yaşarken birde okullar açılsın mı sorusu gündeme gelince korkularımız bir kat daha artıyor.
Aşı meselesi köklü bir duruma getirilememişken okulların açılması fikrini doğru bulmadığımızın altını çizmeliyiz.
Okulların açılması bu şartlarda gündeme gelirken duyduğum en güzel laf velilerden geliyor.
Ne yapalım sağlık olsun, ben çocuğumu okula yollamam, bırakın bir yıl hayata geç atılsın diyorlar.
***
Okulların açılması laflarının sık kullanılmaya başlamasının arkasında haklı olarak özel okulların haykırmaları yatıyor.
Okullar kapalı olduğu için para toplayamayan bu sektörün sesine uyup çocuklarımızın sağlıklarını, öğretmenlerimizin sağlıklarını riske atamamalıyız.
Keşke sosyal devletimize iyi bakabilseydik de, bu sosyal devlet babalık görevini gereğince yerine getirebilseydi.
***
Maske, sosyal mesafe ve temizlik tedbirlerini aşı ile desteklemekten başka çaremiz yok diye düşünüyoruz.