Bizim devlet geleneğimizde ve siyasi geleneğimizde onuncu yılların çok önemli olduğunu, her on senede bir ülke olarak neleri başardığımızı, neleri başaramadığımızı, yetkili ağızlardan, yapılan değerlendirmeler ile dinleme alışkanlığımız olduğunu, olması gerektiğini biliyoruz.
* * *
Bu gelenek Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetin onuncu yılında verdiği, Onuncu yıl nutku ile başlamıştır.
Kötümü olmuştur? Asla kötü olmamış, devlet birinci ağızdan, halkına on yılda yaptıklarını ve yapamadıklarını nedenleri ile anlatmıştır.
* * *
Cumhuriyetin onuncu yılında memleketin ahvali Mustafa Kemal Atatürk tarafından, TBMM’de, halkın temsilcilerine değil, bizatihi halkın kendisine anlatılmıştır.
* * *
Mustafa Kemal Atatürk onuncu yıldaki bu nutkunu, alışkanlık haline getirin, halkın önüne çıkın ve on yılda başardıklarınızı ve başaramadıklarınızı, halkın kendisine bizatihi anlatın mı demek istemişti diye düşünmeden edemiyorum.
* * *
Şimdi geçtiğimiz on yılların sonunda,
- Ülkemizde ne kadar istihdam sağladığımızı,
- Dış ticaret açığımızın ne kadar olduğunu,
- Bütçe açıklarımızın ne kadar olduğunu ve bu açıkların neden oluştuğunu,
- Bölgemizde ve dünyada nerede olduğumuzu,
- İşsizlik ve yoksullukta ne durumda olduğumuzu, bu yoksulluk ve işsizlik illeti için neler yaptığımızı ve neler yapacağımızı,
- Eğitimde ve bilimsel çalışmalarda neler yaptığımızı ve neler yapmamız gerektiğini,
Her on yılda bir halkımızla, devletin en üst noktasındaki yönetenlerin bunları konuşması en güzel devlet geleneği değil midir?
* * *
Bırakın halka anlatmaya, halkın temsilcilerine bile bir yılın hesabını kavga çıkartmadan veremiyoruz.
On senede bir durum değerlendirmesi adı altında, bu halka hesap vermek demektir.
Cumhuriyetimizin geleceği ile ilgili kaygılarımız için yeni politikalar ve yeni gereçler bulunmalıdır.