Ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta sulh, Cihanda sulh” diyerek, dünyaya barış çağırısında bulunan tek liderdir.
Emperyalizmin pençesindeki ve işgal altındaki bir ülkeyi, savaşarak kurtaran bu ülke insanına, kimse barışın önemini anlatmaya ayak kalkmamalıdır.
Bu ülke insanı, barışında savaşında ne olduğu çok iyi bilir.
* * *
Bu ülke insanının yaklaşık yarıya yakını, ülkemizde sürdürülmekte olan “Barış sürecinden” rahatsızlık duymaktadır ve süreçle ilgili bir takım kaygılar taşımaktadır.
Bu kaygıyı duyanlar da bu ülkenin insanlarıdır, onları da anlamaya çalışmak, barışın şansını artıracaktır.
* * *
Sürdürülen barış süreci ile ilgili gelişmeler, Diyarbakır’daki nevruz gösterileri, Öcalan’ın adına yapılan açıklamalar, kamuoyunun önemli bir kesimini kaygılandırmıştır.
Bu kaygıları halk, durup dururken çıkarmıyor ve uydurmuyor ki.
Yönetenlerin bunu anlamaları lazım.
* * *
Doğrudur, yanlışı vardır, eksiği vardır, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, bu ülke demokratik, laik bir hukuk devletidir.
Hukuk devletinde kişiye özel hukuk olmaz.
Terörist başı diye tutuklanan ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan bu insanla yapılan görüşmelerin, Silivri’de tutuklu general, gazeteci ve bilim adamlarının tutuklu olmaları ve İsrail’in özür dilemesinin aynı günlere denk gelmesi, insanlara bu ülkede ve bu bölgede ne oluyor dedirtiyor.
Halkın bu kaygılarını giderici bilgilerin verilmesi lazım.
* * *
BDP Milletvekillerinin zaman zaman ağızlarından kaçırdıkları, Özerk Kürt bölgesi ve Büyük Kürdistan hedefimizdir açıklamalarına karşın, Büyükşehir yasasının çıkartılmasının da bu döneme gelmesi kaygıları artırmaktadır.
* * *
21 Martta Diyarbakır’da yapılan nevruz kutlamalarının, barış sevincinden çok, bağımsızlık kutlamalarına dönüştüğü izlenimini edinenler de bu ülkenin insanlarıdır.
Onların, ülkede ve bölgede olan bitenleri anlama isteklerini barış karşıtı gibi görmemek lazımdır.
Bu konuda Sayın Başbakan bile, nevruz kutlamalarında gördüğü eksikliklerin altını çizmek durumunda bırakılmıştır.
* * *
Dünyanın hiçbir ülkesinde, o ülkenin bölünmesine neden olacak eylemler ve kalkışmalar müsamaha ile karşılanmaz.
Yoksa ait oldukları etnik kimliklerini kullanma istekleri ve demokratik talepleri inandırıcılığı kaybeder.
Bu demokratik talepler, o etnik gurubun ayrı bir devlet olma isteğini ortaya koyarsa buna da izin verilmez.
* * *
İnsanlar tabi ana dillerini konuşacaklar, ana dillerinde eğitim isteyecekler ama bunu talep edebilmeleri için önce yaşadıkları ülkenin yurttaşlığını kabul etmeleri gerekmektedir.
Hiçbir etnik guruba, yaşadığı ülkede, ayrı bir devletmiş gibi yaşama şansı tanınamaz.
* * *
Barış süreci yüzünden birbirimize durmanın gereği yok.
Bu ülkede hiç kimse barışa karşı çıkacak kadar aptal değildir.
Velev ki karşı çıkılsa, demokratik bir ülkede suç da değildir.
Yapılacak tek şey, bu süreci yürütenlerin, muhalefetin ve halkın kaygılarını giderecek bilgileri vermesidir.
* * *
İnşallah bu süreçte yaşananlar, önümüzdeki yıl yapılacak seçimlere malzeme hazırlığı değildir.
Bu durum ülkeyi kutuplara ayırmak olur, siyasiler buna fırsat vermemelidir.
Barış sürecinin yapılış şekline karşı çıkanlar ile bu süreci bu şekilde yürütmek isteyenler, bu ülkenin insanlarıdır.
Ve birbirlerinin düşmanları değil, sadece birbirlerinin siyasi rakipleridir.