Şiddet gerçekten yaşamımızın tam ortasında, gün olmuyor ki üzüntü verici bir haber olmasın.
Terör ve şehitlerimiz, maganda kurşunu ile kaybettiğimiz çocuklarımız, kocası veya sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürülen kadınlarımız. Vs. Vs… Vs.
Şiddet, güç kullanarak toplumun ve insanların korkutulması ve sindirilmesi işidir.
Güç kullanma işi artık bağışıklık sistemimizi geliştirdi, şiddet olayları, kolay unuttuğumuz olaylar haline geldi.
* * *
Şiddet her zaman güç kullanmayabilir, psikolojik baskı ile de korku ve sindirme gerçekleştirilebilir.
* * *
Öfke ile yapılan konuşmalar, şiddetin alt yapısını oluşturur.
O yüzden öfkenin örgütlenmesinde mahir olan kişiler, şiddet yanlısı olmasalar da, şiddetin sebebidirler.
* * *
Uluslar arası şiddet sınır tanımıyor.
Yayılmacı anlayış, kilometrelerce uzaklardan geliyor, çıkarı olan ülkeyi işgal ediyor, o ülkedeki masum insanların ölümüne neden oluyor ve bunu dünya barışı için yaptığını söylüyor.
Ve Ülkeleri yöneten siyasiler buna inanıyorlar ve ülkelerindeki insanların buna inanmalarını sağlamak için çabalıyorlar.
* * *
Yayılmacılık, istediklerini aldığı bu ülkelerde, birbirine düşman insanlar bırakıyor.
Bu ülkelerde şiddete zemin yaratıyor.
Küresel çakalların desteği ile de Arap baharı gibi baharları bu ülkelere kurtuluş olarak demokrasi olarak sunuyor.
Sonra da bu ülkelere silah satıyor, top satıyor, tank satıyor ve buralarda yaşayan insanlara yaşamı zehir ediyor.
Bu yollarla, bu ülkelerin etinden, sütünden kısaca her şeyinden yararlanıyorlar.
* * *
Küresel çakallar, göz koydukları ülkelerde cehaletin yoksullukla buluşmasını sağlıyorlar.
Cehaletin yoksullukla buluştuğu kafalar bilime değil, dogmatik düşünceye inanmaya başlıyor.
Bu durum toplumu yozlaştırıyor, sınıf bilincini yok ediyor.
Sınıf bilinci yok olan bu insanlar, renkli yaşama imrenmeye, özenmeye başlıyor.
Bu yaşama ayak uyduracak geliri olmayan bu kitleler bunalıma giriyor.
Bu bunalım, mutlu olan aile yaşamını sarsıyor ve aile içi geçimsizlik başlıyor ve bu geçimsizlik ileri ki aşamada şiddete dönüşüyor.
Veyahut bu insanlar gayri meşru yollarla gelirlerini artırma yollarına başvurarak, gerektiğinde şiddete başvuruyor ve toplum düzenini bozuyorlar.
Ondan sonra da yahu, Bize ne oluyor, dünyanın özendiği o aile yapımıza ne oldu diye çırpınıyoruz.
Adını koyamadığımız, nereden ve nasıl geldiğini anlayamadığımız bu ortamın içerisinde yaşam, insanlara zehir oluyor.
* * *
Şiddeti, şiddetle kınıyoruz.
Birbirimizle nasıl anlaşacağımızı öğretecek bir eğitim sistemi istiyoruz.
Yan yana gelip nasıl örgütlenebileceğimizi öğreten bir eğitim sistemi istiyoruz.
Bütün kavgalarımız, birbirimiz ile nasıl anlaşacağımızı bilmediğimizden kaynaklanmaktadır.
Çocuklarımıza önce bunlar öğretilmelidir.
Okullarımız, çocuklarımıza öğretimin yanında, yaşamı tanıtan, insan ilişkilerini öğreten birer kurum haline getirilmelidir.
“İnsan ilişkileri “diye bir seçmeli ders koyun.
“Sağlıklı sivil toplumun demokrasiye katkıları” diye bir seçmeli ders koyun.
“Demokrasinin evrensel değerleri ve diğer sistemlerden farkları” diye bir seçmeli ders koyun.
“Çevre” diye bir seçmeli ders koyun.
“Birbirimizi dinlemeyi öğreniyoruz” diye bir seçmeli ders koyun.
Bakın ne olur?