Suriyeli meşhur Aşk ve hiciv şairi Nizar Kabbani : ‘ Arapların Vefat Haberini Ne Zaman Veriyorlar ‘ isimli şiirinde , yıllar önce bir gerçeğe parmak basmış ve Arap dünyasına, bu isimle kaleme aldığı şiiriyle önemli bir mesaj vermişti.
Onun bu sorusu , yıllar sonra gerçekleşen ‘Arap Son ( baharı ! ) ‘ ile cevap buldu sanırım.
Yine , Arap entellektüellerinden Selame Musa : ‘ Biz Fenikeliyiz, Yunanlılar ile soy birlikteliğimiz var.’ iddiasınada bulunuyor . Arapların , Sami ırkının Güneybatı kolundan geldiğini reddediyordu.
Az olmakla birlikte bazı Arap Entellektüelleri , Arapçanın aslının Ermenice’den geldiğini iddia edecek kadar ileri gidiyor ve bu iddialarını Tevrat’ın Tekvin bölümüne dayandırma gayretlerinde buluyordu.
Mısır’da Taha Hüseyin gibi aydınlar , Margolyot , Nöldeke , Gibb gibi batılı Oryantalistlerin tesirinde kalarak , Arap edebiyatında ‘ Cahiliye Şiiri ‘ olmadığını ileri sürerek Kur’an’ın Edebi Bir Mucize oluşunu inkara yöneliyorlardı.
İngiliz , Fransız ve Alman bazı oryantalistlerin etkisiyle Arap ülkelerinde Kur’an Arapçası yerine ( Mahalli ) Arapçanın kullanılmasını istiyor. Ve Kur’an Arapçasına büyük hizmetler yapmış Osmanlı Devletinin ve Türklerin İslam medeniyetine katkıları eleştiriliyor.Selçuklu Türklerinin Tuğrul Bey komutasında Bağdat’a girişi Arapça için duraklama dönemi olarak görülüyordu.
Biz Türklerin , İslam dini ve Dünya insanlık tarihine verdiğimiz hizmetler nedense bazı batılı milletlerin gıbta damarını tahrik etmiş ve bizim İnsanlık ve bilim tarihine verdiğimiz hizmetler batı kültür imgeleri ile karikatürize edilmeye çalışılmıştır.
Bu aslında yadırganacak bir şey değildir. Bir insanın veya bir toplumun büyüklüğü , o insanın ve toplumun karşısındaki güçlerin büyüklüğü ile ölçülebilir.
18. Y.Yılda biz dünya siyaset sahnesinden , dünya siyasetini belirleyen tek devlet olarak çekildiğimiz günden bugüne tüm İslam / Türk dünyası ve İnsanlık acı içindedir.
O tarihten buyana , sadece Arapların ve İslam Dünyasının değil , tüm İnsanlığın ‘ ölüm haberi ‘ verilmelidir. Zira , milletimizin dünya üzerinde süper güç olması tartışılır duruma gelmesinden sonra , Emperyalizm hortlamış , insanlık ölmüştür.
Verilecekse şu günlerde , insanlığın ölüm haberi verilmelidir. Ancak , bizim hala kıyamete kadar bir umudumuzun olduğu muhakkaktır.
Zira , Türk Devleti hala ayaktadır. Ve ayakta kalacaktır.
Osmanlı tarihinde yaşanan kuleli , 31 mart vakası gibi gerici ve halidi ayaklanmalar , Türk devletine diz çöktüremiyecektir.
Büyük önderin dediği gibi : ‘ Benim naciz vucudum , elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak ; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilel ebed payidar kalacaktır. ‘
Irakta devlet nizamı çöktükten sonra ortaya çıkan manzara içler acısıdır. Devlet nizamını , devlete şirk koşan tarikat ve aşiret yapıları ile büyük emperyal güçlere teslim eden insanlar , bugün Irak televizyonlarında , aşiretlerimiz ve kabilelerimiz (tarikatlarımız ) şeklinde oldukça gülünç , komik ve anlamsız programlar yapmaktadırlar.
Aslında genelde ortadoğuda , özelde Irak ve Suriyede ortaya çıkan bu komik fotoğraf 300 yıldır bir şey üretmeyen ve ortaçağın imgeleri ile oluşturulmuş karanlıkta dolaşan İslam ülkelerinin düşünce macerasını götermesi açısından anlamlıdır.
Son yıllarda yaşanan olaylar şunu göstermiştir ki , jilatini açılmamış sözlerle batının emperyalist güçleri ile kucak kucağa olan softa ve bağnaz işbirlikçiler, İslam toplumlarına sunulan bazı düşünce ve yaşantı biçimleri ile yine efendilerine hizmet etmektedirler.
Adı ne olursa olsun ,ister dini veyahut la dini (dini olmayan ) ancak , hepsi birer tarikat nizamı şeklinde örgütlenen ve batıcı emperyal güçlerin hizmetinde bulunan tarikat , cemaat ve sivil toplum örgütlerinin yeniden toplum vicdanında sorgulanması esastır.
Zira biz , tarikattlerimiz , aşiretlerimiz , örgütlerimiz şeklinde bir program yapmak arzu ve idealinde asla olamayız.
Herkese selam ve sevgilerimle …