Siyaset bir bilimdir. Bilgiye dayanarak, millet için yapılır. Siyasetin temelinde; menfaat, usulünde ise; edep ve pratik vardır.
Milletin ‘neyde menfaatinin bulunduğunu’ bilmek ise, siyaset bilimi ile ve bu bilimsel temellere dayanarak düşünme pratiği ile ilgilidir. Ve milletin sosyal bünyesinden, tarihinden, edebiyat ve sanatından, iktisadi yaşam biçiminden haberdar olmayı gerektirir. Yani devletin bin yıllık tarihi ve milletin beş bin yıllık ulusal tezlerini bilmek ile siyaset yapılır. Devlet ve millet politikalarını ve ulusal tezlerini bilmeden siyaset yapılırsa, toplum birbirine düşer. Devlet ve milletin ulusal tezlerinden bir anda vazgeçilmiş olunur!
Siyaset yapmak demek; kişilerin bireysel menfaatlerinin peşinde koşması; dedikodu üretmesi, sloganlar ile halkı kandırması demek değildir. Siyaset, toplum menfaatlerinin ulus adına, devlet gücü kullanılarak gerçekleştirilmesidir. Siyaset bilimsel, sosyal ve felsefi bir pratiktir. Toplumun bir parçası adına yürütülen veya kişilerin kendi menfaatleri için yürüttükleri politik davranış ve kültür, siyaset değil, toplumu kandırma davranışı olup, bu müptezel bir davranıştır.
Bu tür gruplar adına yürütülen siyaset için İslam düşüncesinde var olan kavram siyaset kavramı değil, asabiyet-i cahiliye (cahillik, taassup) kavramıdır. Kendi klik, cemaat ve gruplarının menfaatlerini, toplumun külli menfaatlerine üstün tutma anlayışı İslam düşüncesinde cahiliye taassubu (asabite-i cahiliye olarak) ifade edilmiştir. Ancak bu kavramı ne yazık ki, Türk devlet ve milletinin (Türk kültürünün) düşmanları ırkçılık olarak tercüme ve tarif etmiş, Türk milletinin umumi menfaatlerinin uğruna yürütülen siyaseti, top yekün red ve inkara yönelmişlerdir. Ancak bu maksatlı cahil kitle, kendi klik, grup, cemaat, kabile, aşiret ve partilerinin menfaatlerini gerçekleştirmek için yapılan dedikodu yalan ve yapmacık hareketleri siyaset zannetmişlerdir.
Bu şekli ile söz konusu şahıslar, siyaset ve siyasetçi insan tipini, yalancı ve sahtekar insan tipi olarak karikatürize etmişlerdir. Aslında var olan ve var olması gereken şey, siyasetçi insan tipinin ciddi ve bilge bir kişilik olmasıdır. Yani; bilginin iktidar olması, bilgenin ise muktedir olmasıdır.
Türk milletinin umumi menfaatleri baz alınarak yapılacak siyasete, ırkçı, faşizan diye isim veren bu sokaktan gelen zümre, kendi klik ve grupları adına yapılan (asabiyet-i cahiliye) içindeki kabile ve aşiret menfaatlerini kollayan davranışları siyaset zannetmişlerdir.
Siyaset bilge kişiliklerin, bilgi ve birikimi fazla olan vecd içindeki özverili insanların işidir. Siyaset, karakterli insanların millet menfaatleri için yaptıkları pratiğin adıdır.
Kendi milli değerlerinden haberdar olmayan ve milletinin içinden çıkmış en az 5 şairi, 5 sosyoloğu, 5 felsefeciyi, 5 romancıyı, 5 müzisyeni tanımadan yapılacak siyaset, ancak; sokakta gördüğü simitçinin simit tezgahına sığınarak yapılan folklorik davranışı ifade eder. Hakikat ifade etmez.
Siyaset sadece para ile yapılan bir pratik değer de değildir. Sadece parayla yapılan şey ticarettir. Onda bile, akıl ve bilgi gerekir. Siyaset vasıfsız insanlarla yapılırsa, millet devlet olma iddiasından vazgeçer, siyaset ayağa düşer.
Herkese selam ve saygılarımla …