Bir ülkede, hukuk düzeni, kendisine olan mutlak bir inançla kurulur. Hukuk mu, guguk mu şeklinde alay edilen veya varlığından ziyade yokluğu ifade edilen bir ülkede; hukukun üstünlüğü ve saygınlığı söz konusu edilemez. Zira; adalet ve hukuk yaşayan canlı bir değerdir. Ancak; varlığına inanmış fertlerin ,önce kendi yaşantılarında tecelli eden bir gerçekliktir.
Hukuk adamlarının, bir yalancı ve hırsız şeklinde algılandığı bir toplumda, ciddi bir adalet yanılgısı var demektir.Yargının üçüncü sacayağı olan ve anayasamızda adı geçen savunmaya yönelik avukatlık mesleği; abukatlık şeklinde bir telaffuz ile direk saldırıya muhatap olmakta ve toplumda bir algı hatası oluşturulmaktadır. Bu saldırı, öncelikle; hukukun kendi varlığına yönelik direk bir saldırıdır.
Savunmaya yönelik böyle bir saldırı, öncelikle toplumun ve hukukun yüce varlığını inciten bir duygusal itiştir. Bu şekildeki itiş kakışlar, ancak bedevi toplumlara münhasırdır.
Öncelikle şu bilinmelidir ki; yargının savunma ayağı olan avukatlık mesleğine mensup insanlar; son derece onurlu insanlardır. Asla, kendilerinden bilerek ve isteyerek yalan sadır olmaz. Haddi zatında; avukata müracaat eden hak ve hukuk arayışındaki insanların, kendi anlattıklarını yargıya hukuki bir formasyon ve formülasyonla aktaran avukatlar, belki bir maddi vakanın yargı sürecine aktarılmasında, asaleten değil ama; vekaleten hataya düşürülebilir. Hukuk normlarını uygulamak vazifesi, mahkemelerin görevi olduğu cihetle, yanıltılmış avukat, halkın isimlendirdiği gibi asla yalancı olmaz ve bu şekilde isimlendirilemez.
Avukatlık mesleğinin bu şekilde isimlendirilmesi, öncelikle hukukun ve sonrasında, onurlu insan anlamına gelen avukat kelimesi ve mesleğinin inciltilmesidir.
Avukatlık müessesesi halkın anladığı anlamda,bir şahsın yani; failin irtikab ettiği (işlediği) hukuksuz fiili, insafsızca savunan veyahut savunmasına ortak olan ve bu sebeple de;fail veya sanığın suç ve eylemine iştirak eden bir meslek değildir.
Avukatlık; faile değil , fiile ceza verilmesi konusunda adalete ve yargıya yardımcı olan insani, vicdani,bilimsel bir meslektir. Dolayısıyla avukatlar, bir hırsızlık eylemini, bir katilin katil (öldürme) eylemini savunmazlar.Yapılan savunma; fiile değil, faile yönelik bir savunmadır.
Yine, bir avukat ile müvekkili arasındaki ilişki;vekalet akti olup, avukat; işbu vekalet akti ile, müvekkiline iki şeyin sözünü verir.Bunlar: 1-Aldığı vekaletnamenin gereği,hukuken ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağını (vazifesini ihmal etmeyeceğini), 2-Müvekkiline karşı dürüstçe davranacağının sözünü verir.Asla ,sonuç vaat etmez.Zira;bir vekalet akti, sonuç vaat edilirse vekalet akti olmaktan çıkar,istisna akti olur.Bir avukatın müvekkiliyle istisna akti yapması, avukatlık yasası ve ticaret kanununa aykırı bir durumdur. Ayrıca; bu durum, haksız rekabet oluşturur.
Kısacası ; avukatlık mesleği, kişiye tüm insanlara karşı hukukun yanında bir dik duruş sağlayan onurlu insan manifestosudur. Herkese , sevgi ve saygılarımla…