RUHUN BEDENDE KIRILMASI,RİSALET VE VELAYET KAVGASI
İngiliz Tarihçi A.Toynbee 1960 yılında yazdığı bir kitapta şöyle diyor:
‘Güney Müslümanlığı, EŞ’ARİLİK (Fas’tan Arabistan’a) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz. Bizim için Kuzey Müslümanlığı Maturudilik (İstanbul’dan Buhara’ya) Türk bölgesi tehlikelidir. Bunlar bilim ile barışıktır. O nedenle, her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.
İnsana değer vermek ve insanı yüceltmek çok önemlidir. Allah (c.c) insanı yaratmış, ona çok değer vermiş ve onu çok yüceltmiştir.
İnsanı yüceltmek ile insanı tanrılaştırmak arasında fark vardır. İnsanperestlik ve insana sınırsız özgürlük tanımak, insana ve ona ait olan değerlere saygı göstermek değildir.
20. yüzyılda insani değerleri tanımak ile insanı putlaştırmak arasında bir ayrım ortaya konulamayıp, batıdan gelen her değer hüsnü kabul görmüştür.
Batı kendi değerlerini kabul ettirmenin hazzını yaşarken, bizler kendi inanç ve düşüncelerimizi onlara göre şekillendirmeye çalışmakta ve eziklik yaşamaktayız.
İslam Felsefesi Tarihi adlı kitapta Henry Corbin; Kur’an ve onun lafzını ve Kur’an kaynaklı bilimsel çalışmaları, şekli bir ifade ile, risalet şeklinde isimlendirmekte ve onun manevi mesajına ise velayet adını vermektedir.
İslamı parçalamak isteyen batılı emparyalistler ve oryantalistler, velayetin (Kur’anın mesajının) İslamın Şii inancı ile daha iyi anlatıldığını, zira; sunni ekolun Kur’anın risaletine (Peygamber ve onunla birlikte gelen mesajına) insandan daha fazla ehemmiyet verdiğini ifade etmekte ve Sunni İslamı Fundamantalist olarak suçlamaktadır.
Anlaşılan odur ki; İslam dünyasında daha önce yaşanmış; ‘Kur’an mahluk mudur?’ tartışmalarını tekrar sahneye koymak, İslam inancını bir mezhep kavgası içinde boğmak ve Türk milletini bu mezhep kavgasının bir parçası haline getirmek isteyenler vardır.
Irak’ta batılı emperyalistlerle iletişim kurmak isteyen Muhammed Kubbançi ve kardeşi Sadrettin Kubbançi gibiler, daha şimdiden halka yaptıkları konuşmalarda, İslamın vahiy kavramını ve Kur’anı direkt eleştiri konusu yapıyor, Sunni islamın risalete, kitaba (Kur’ana ve onun Peygamberine önem verdiğini), oysa ki; Şiiliğin Hz Hüseyin’e, Hristiyanlıkta olduğu gibi, insana (Hz. Mesih’e önem verdiğini) anlatıyor. İnsani değerlerin Şiilikte, aynen Hristiyanlıktaki gibi daha değerli olduğunu söylüyor. Kubbançi’nin bu açıklamaları, İngiliz ve batılı emperyalistlere hoş görünme gayretinden başka bir şey olmayıp, papaz Thomas Michel’ın ‘ Hristiyan Tanrı Bilimlerine Giriş ‘ adlı kitabındaki, Hristiyanların vahye bakışlarını anımsatmaktadır. Kubbançi’nin bu açıklamaları nedense, Ayetullah Hüseyin Faddallah tarafından kabul görmemektedir.
Prof.Dr. Şerif Mardin’in Ortadoğu coğrafyası ve özellikle Türkiye ile ilgili konularda geliştirdiği Wolk İslamı (Halk İslamı) projesi karşısında, bizimde küçük bir sözümüz olmalı diye düşünüyor; aynen Ayet-i Kelimedeki gibi ‘ Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize ’ diyoruz.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım bu gayretleri, Yüce Türk Milleti, aslında bir yüzyıl önce bir sonuca bağlamış, laik bir sistemi tercih etmiştir. Batı ile ille de bir iletişim kurulacaksa, aklın ve fikrin öncülüğünde bir iletişim kurulmalı, laik anlayıştan (Türk Müslümanlığından) asla vazgeçilmemelidir. Unutulmamalıdır ki, bugün denenen şeyler, geçmişte denediğimiz şeylerdir..!
Bedenin ruhla soyulması, ruhun bedende kırılması, sonunda risalet ve velayet kavgası, bu millete asla fayda getirmez… Çünkü; biz, bu işe laiklik bilinci ile nokta koymuşuz.
Herkese sevgi ve selamlarımla