Yahya Kemal : ‘ Şu Ahmed Yesevi kim ?
Bir araştırın , göreceksiniz... Bizim milletimizi , asıl onda bulacaksınız ‘ demektedir.
Seni nerde bulayım ?
Yerde misin , gökte misin ?
Yoksa , sonsuz seferde misin ..!
Hoca Ahmed Yesevi , 1093 Yılında Sayram’da dünyaya geldi. Sayram , Kazakistan’da Türkistan şeklinde adlandırılan Yesi şehrine yakın bir yerdir. Baba ve annesinin vefatı üzerine , ablası tarafından Sayram’dan Yesi’ye getirilen Ahmet , orada Arslan Baba adıyla meşhur ve ma’ruf bir İslam aliminden ders ve feyz almıştır.
Menkıbe ( hikaye ) şöyledir : ‘ Hz. Peygamberin bizzat katıldığı savaşların birinde , çevresindeki mü’minler aç olarak kendisine gelirler. Biraz yiyecek isterler. Hz. Peygamberin duası üzerine dört büyük melekten biri olan Cebrail (A.S.) cennetten bir tabak hurma getirir. Fakat o hurmalardan bir tanesi yere düşer. Cebrail A.S. :’ Bu hurma sizin ümmetinizden Ahmet Yesevi adlı birinin kısmetidir.’ Diye söyler. H.Z. Peygamber, hurmayı arslan babanın ağzına atar. Ve çok sonraları yaşayacak olan Ahmed Yesevi’nin terbiyesi ile meşgul olmasını ister.
Bize menkıbe şeklinde anlatılan bu metafor , Hoca Ahmet Yesevi’nin Peygamber neşvesi ile dolu bir zat olduğu bilgisini vermektedir.
Türklerin ferdi olarak İslam ile şerefyab olmaları , Hz. Peygamber efendimiz zamanında olmuştur. Peygamberimizin kıymetli eşlerinden Mariya ve ilk şehid edilen kadın sahabi Sümeyye , orta Asyadan Arab yarımadasına gelmiş Türk kökenli sahabilerdir.
Süreyciler ailesi, yine Orta Asyalı bir Türk ailedir.
Peygamberimiz ( S.A.V. )’min , (627 / 649 ) yılları arasında , Tai’t Sung zamanında Çin’e , İslam’a davet mektubu gönderdiği bilinmektedir.
Çin’de çeşitli yerlerde sahabi kabirleri vardır. Bu sebeble , Çinli müslümanların varlığı, taki H.z. Peygamber zamanına kadar ulaşmaktadır. Hz. Peygamberin mektublarından birini Çine götüren Sahabinin Veheb Bin Ebeşe’nin olduğu ve mektubu götürdükten sonra Medineye geri döndüğü rivayet edilir.
Bugün , Çin’de kanton bölgesinde sahabe mezarı bulunmaktadır.
Aynı şekilde , Peygamber Efendimizin Türk Büyüklerinede mektup gönderdiği bilinmektedir. Kazanlı büyük Türkolog Meraci ‘ Müstefadul Ahbar ‘ adlı eserinde , İbnul Esir’in en erken asırda yazılmış ve halen Mısır’da bulunan ‘üstül Gabe ‘ adlı yazma esere ve Umeyr Bin Afdal Eslemi’den gelen bir rivayete dayanarak verdiği bilgiye göre , Peygamber efendimiz Türk büyüklerine de İslama davet mektubu göndermiştir. Meraci bu mektubun Bulgar Hanına hitaben yazıldığını ifade etmiştir.
Türkler ( yani bizlerin ) İslam neşesi ile şerefyab olmalarını kolaylaştıran bazı hikmetler ve sebebler vardır.
‘ Gök Tengri ‘ inancı ile ‘ Allah Arş’a istiva etti.’ Ayeti kerimesinin benzer olması ve Türklerin eski inanç sistemlerinde zinanın ve domuz eti yemenin haram sayılması , biz Türklerin İslamlaşmasını kolaylaştıran başlıca amiller olmuştur.
Orta Asya steplerini gezen meşhur Arap seyyahı Cahız ‘ Türklerin Fazileti ‘ adlı bir eser vucuda getirmiştir.
‘Türk ırkı yoktur . ‘ Diyen Türk kültürü inkarcılarına, bu eseri okumalarını şiddetle tavsiye ederim .
Türkler İslama girdikten sonra , Hanefi Mezhebi ve Maturidi inanç şekline çok önem vermişlerdir. Tuğrul Bey zamanında ve nizamül Mülk tarafından kurulan Nizamiye medreselerinde , Türk Müslümanlığı şeklinde bilinen ve aklın öne çıkarıldığı ma’turidi inancı / Hanefi mezhebi Türkler tarafından kurumsallaştırılmıştır.
Öyle ki , İmam-ı A’zam’ın Bağdattaki mezarı, Sultan Alparslan tarafından tekrar restore edilmiştir.
Sultan Alparslan , Eş’arilik ve şafiliği asla kabul etmemiştir.
Hz.Peygamberin çeşitli rivayetlerde , yönünü Orta Asya’ya doğru çevirerek , ashabına Türkistandan gelecek muştuyu verdiği rivayet edilir.
Yine , efendimizin Türkler hakkında bir çok hadisi şerifi vardır.
Maide süresindeki ‘ Sizden bir kavim , dinden dönerse bilsin ki, Allah o kavmin yerine mü’minlere karşı mütevazi , kafirlere karşı mağrur , yericilerin yermesinden korkmayan …. ‘ şeklinde ki ayetin, Türklerin kitleler halinde İslama girişlerinde etkili olduğu söylenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk , Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra Türk Müslümanlığı ( Maturidi İslamı ) konusunda araştırılmalar yapılmasını istemiş , bu anlamda Kur’anın Türkçe meali ve tefsiri ile ilgili çalışma yapmak üzere Elmalı Hamdi Yazır’ı görevlendirmiştir.Ancak , Atatürk ile başlayan bu çalışmalar, nasılsa bir müddet sonra akim ( sonuçsuz ) kalmıştır.
Hoca Ahmet Yesevi :
Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini ,
Bilginlerden işitsem açar gönül ilini ,
Ayet , Hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar ,
Anlamına ererler , başı eğip uyarlar….
Miskin kul Hoca Ahmet , yedi atana rahmet ,
Fars dilini bilirde , sevip söyler Türkçeyi…
Dediği bu olsa gerektir.
Bu anlamda , Kazakistan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ortak bir proje şeklinde geliştirdiği , Ahmet Yesevi Universitesi ve bu üniversitenin ismi gibi kutlu faaliyetleri , biz Türk çocuklarını çok mutlu etmektedir.
Universitenin kuruluşunda emeği geçen Kültür Eski bakanımız Namık Kemal Zeybek Bey’e , Çetin Doğan Paşa’ya ve şuan Ahmed Yesevi Universitesi Mütevelli heyeti başkanı ve benimde liseden bir ağabeyim olan Prof Dr. Musa Yıldız Beyfendiye verdikleri hizmetlerden dolayı çok teşekkür ederim.
Bende bir dönem Ahmed Yesevi Universitesinde , Yerel Yönetimler Bölümünde Yüksek Lisans yapmış bir öğrenci olarak , Hoca Ahmed Yesevi’nin meşrebinden tefeyyüz etmiş bulunmaktayım.
Şimdi , başta sorduğumuz soruya gelelim… Biz Kimiz ?
İslam Aşkı ve çağlayanından Ahmed Yesevi neşesi ile bir yudum içmiş , Anadolu erenlerinin nefesini can ve özümüzde hissetmiş , Atatürk düşüncesi ve ışığı ile yolumuzu bulmuş, saf ve tertemiz Türkleriz.
Herkese selam ve sevgilerimle…
Not : Ahmed Yesevi Universitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Prof. Dr. Musa Yıldız ve tüm çalışma arkadaşları ve hocaları çok büyük bir hizmet içerisindedirler. Allah onların bu emeğini dua olarak kabul etsin inşallah... Universite tarafından , Ahmet Yesevi’nin Divanı Hikmeti basılmıştır. ve ayrıca, her ay Ankara’da Divanı Hikmet sohbetleri düzenlenmektedir.
Ahmet Yesevi ‘nin Nakşibendi tarikatı ile bir ilgisi yoktur. Ord. Prof. Fuat Köprülü ‘Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar ‘ adlı eserinin 2. Baskısında bu büyük hatadan dönmüştür.
Cuma günleri , okullarda yapılan bayrak törenlerinde okunan istiklal Marşımızı caddede yürürken duyup ancak , durmayan ve saygısızca yürümesine devam eden kimseleri kınıyor ve ayıplıyorum.