Eyvah fukaranın beli büküldü.
Meded ticaretin gücüne kaldık (Sayraniy )
Bizler tanrı dağının çocuklarıyız .Omurgamız ve bir duruşumuz her zaman olmuştur vede olacaktır.Tanrı dağlarından getirdiğimiz o uslanmaz kan, her zaman damarlarımızda akacak ve kalbimiz bu kan ile atacaktır. Bu kan şimdi Afrindedir.Yarın ise Kerkük’te…
İyiler alemden göçtü çekildi.
Bizler zamanenin piçine kaldık (Sayraniy )
İngiliz istihbaratının Ortadoğu şeklinde isimlendirdiği ve daha sonrada İngiliz sömürge bakanlığına bağladığı ön asyada, 1866 Yılında Amerikalı Daniel Bliss tarafından, Suriye Protestan Okulu adı altında Beyrut Amerikan Üniversitesi kurulmuştur.
O zamanlar Şam şeklinde anılan Ürdün , Halep , Hama , Humus , Dimeşk ve Şam’a bağlı olan Lübnan’da, Osmanlı Devleti , Abdulhamid’in emriyle Şam Üniversitesinin temelini oluşturan Tıp Fakültesini kurmuştur.Feyzullah Paşa bu üniversiteye atanan ilk Türk Doktor olmuştur. Arap Dünyasının ilk üniversitesinin temeli Türkler tarafından, bugün Dımeşk ( Şam ) adı verilen şehirde atılmıştır.İttihatçılarda , iktidara geldiklerinde bu üniversiteyi aynen devam ettirmişler ve bölgenin imar ve inşasına hizmet etmişlerdir.
Feyzullah Paşa’nın ardından Doktor Muhammed bey, Şam Tıp Fakültesi ( okuluna ) atanmış ve daha sonra Muhammed Reşad Bey bu tıp Okulunun dekanı olmuştur.
Bölgede ilk hukuk fakültesi 1913 yılında Yesuiler ( Cizvitler ) tarafından açılmıştı. İttihadçılar , onların açtığı Hukuk Fakultesine karşı , Arapların yetiştirilmesi için Beyrutta alternatif bir Hukuk fakültesi açmışlardı. Bölgede birinci dünya savaşı sebebiyle açlık baş gösterince , Hukuk fakültesi Dımeşk adı verilen bugünkü ( Şam’ Şehrine ) bedri nehrinin yakınlarındaki Tıp Fakültesinin yanına taşındı.
Kral 1.Faysal zamanında Rıza Rukkabi başbakan olunca , bir grup Tıp Fakültesi ve Hukuk fakültesi öğrencisi gelip,Osmanlının Şam’ı terk etmesinden sonra, kapanan fakültelerinin tekrar açılmasını istemişlerdi.
1923 yılında Fransızlar hukuk ve tıp Fakültelerini, Suriye Üniversitesi adı altında birleştirmişlerdi.
Daha sonra bu üniversiteye, Tıp fakültesi dekanı Rıza Said ,Hukuk Fakültesi dekanı Abdulkadir Azm ve Muhammed Kurd Ali arasından Rektör seçimi uğraşısı başlamıştı .
Haleb’te öğrencilerin çıkardığı bir dergide Muhammed Kurd Ali hakkında, Arap öğrenciler : ‘ Gel de sana Arapça öğretelim ‘ şeklinde yazılar yazmaya başlamışlardı.
Rüşvet ile yazar hakim hücceti
Hüccet ile alır kadı rüşveti
Halk bilmiyor dini şeri sünneti
Bozuldu sikkenin tucuna kaldık (Sayraniy )
İngilizler , Kral 1.Faysal’ın Maysolan savaşını kaybetmesinin ardından , Suriyeyi Fransızlara bırakmak zorunda kalınca , Suriye (Şam ) Üniversitesi ve İstanbul’dan alınan diplomaları kendi manda yönetimi altındaki Filistinde bile geçersiz kabul etmeteye başlamışlardı. zira , bir grup Yahudi, çıkan öğrenci olayları sebebi ile Şam’dan kovulmuş ve Şam Üniversitesi Fransız tankları tarafından kuşatılmıştı. Avrupa’da ise Fransa’nın dışında bu diplomaları tanıyan ülke yoktu.
Süheyl Huri , hukuk fakültesi öğrencisi iken ünlü Mısırlı yazar Mustafa Lütfi Menfuliti’nin yönlendirmesi ile manda yönetimini kınayan ve küçük gören gösteriler düzenlediğini anlatmaktaydı.
Sene bin iki yüz altmışbeş tamam (1848 )
Okunur ezanlar boş bekler imam
Seyrani bu nutkun sonu vesselam
İnanın dünyanın ucuna kaldık. (Sayraniy )
1946 yılına gelindiğinde ise Albay Edip Çiçekli iktidarı elinde bulunduruyordu.Şam Üniversitesinde bir Arap genç, hukuk diplomasını Albay Edib Çiçekli elinden almayı reddedince olanlar oldu.
Edip Çiçekli bir Türkiye hayranı idi. Rivayet odur ki , Radyodan bu Türkiye sevgisini anons bile ettirmişti.
İyiler alemden göçtü çekildi.
Bizler zamanenin piçine ( Esad’a ) kaldık. (Sayraniy )
Yine rivayet edilirki , Birleşik Arap Cumhuriyeti yıllarıydı. Ahmet Semman, Şam Üniversitesinin önde gelen idarecilerindendi. , Irak’ta Abdulkerim kasım’a suikast yapmak isteyen ve şam’da bulunan bir grup genç, Şam Hukuk Fakültesine kayıt yaptırmak istemiş, ancak; Ahmet Semman bu talebi reddetmişti.Bunun üzerine Saddam Hüseyin , Dr. Ahmet’in odasına zorla girmiş ve :’ Cemal Abdunnasır’ın ardaşları olacaksınız ve bizi kabul ettmiyeceksiniz .’ öyle mi diye seslenmişti.
Ben , ‘Öyle midir ?’ bilemem..!
Bidiğim tek şey ..! yine söyleyeyim..!
Bizler tanrı dağının çocuklarıyız . Tanrı dağlarından getirdiğimiz o uslanmaz kan, her zaman damarlarımızda akacak ve kalbimiz bu kan ile atacaktır.
Bu kan şimdi Afrindedir . Yarın ise kandilde ve de Kerkük’te…
Herkese sevgi ve selamlarımla…
*Yazıda geçen şiir, Nevzat Köseoğlu ve arkadaşlarının hazırladığı
‘ Türkiye Türk Edebiyatı’ kitabından alınmıştır.