Bize utanç yaşatmadılar. Biz bu topraklarda devlet olmak için, rüşvet değil; şehit verdik!
Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli, bir yayınevinin davetlisi olarak, 16.12. 2006 tarihinde Samsun’a geldi. Arkadaşlar bu toplantıya beni de davet etti. Gittim. O günlerde konu, bazı Arap ülkelerinin İngiltere’den aldığı silahlar ve karşılığında ödediği skandal paraydı yani; rüşvetti.
Hüsnü Mahalli bu toplantıda, bir Arap ülkesine seyahati esnasında, Arap bir prense İngiltere’ye ödenen skandal parayı sorduğunu, prensin ise kendisine; ‘Hüsnü, biz zengin Arap ülkeleri, her yıl İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerden silah alırız ancak; bu silahların bir kısmını, sıcaktan çürümesin ve zarar görmesin diye, silahları aldığımız o ülkelerde bırakırız’ dediğini söyledi. Bunun üzerine Hüsnü Mahalli; ‘anladım ki, bir kısım Arap ülkeleri, devlet olarak varlığını devam ettirmek için, büyük devletlere rüşvet veriyorlar. Ve bu devletlere rüşvet vermenin yolu ise, fahiş fiyatlarla onlardan silah almaktan geçiyor’ dedi.
Biraz vakit geçmişti ki, Hüsnü Mahalli; Siz, yani Türkler; iyi ki Kandil’e harekat yapmadınız. Yüzlerce şehit verirdiniz’ dedi.
İyice dolmuştum. Bir şeyler söylemek gerektiğini düşünerek söz aldım: ‘Biz Türkler, yaşayan her neslin, yaşadığı toprakları yeniden hak etmek zorunda olduğuna inanırız’ dedim.
‘Öyle ki biz; dünyada devlet olmak için, hiç kimseye rüşvet vermemiş tek milletiz. Biz, yeri gelir; Yemen’de bir buçuk milyon vatan evladını toprağa gömer, yeri gelir; Çanakkale’de 150 bin Mehmed’i suya gömer, yine yeri gelir; 150 bin genci Anadolu’da toprağa verir ve bu toprağa vatan adını koyarız. Ancak; bir karış yurt toprağını ağyara (yabancıya) vermeyiz. Mevzubahis vatan olursa, biz Kandil’e bütün evlatlarımızı yüksünmeden gömer, eşkıyayı ininde rahat bırakmayız’ dedim.
Çok heyecanlanmış ve de sinirlenmiştim. Konu vatan olunca, çok öfkeleniyordum.
Öfkelenmemin sebebini arıyor, sakinleşmeye çalışıyordum. Aklıma bir anda Mehmed Niyazi Özdemir Ağabey’in, Çanakkale Savaşı yıldönümü sebebiyle, Samsun’da verdiği bir konferans geldi. üstadımız Mehmet Niyazi Özdemir, İngiliz bir gazetecinin Çanakkale’ye yaptığı ziyaret neticesinde yazdıklarını bize aktarıyordu. Yaşlı bir kadının, babalarını Çanakkale Savaşı’nda kaybetmiş (çocukları) yani torunlarını bahçeye çıkıp; Gazenfer (Cesur Yürekli Yiğit adam, Savaşın Kükremiş Aslanı), Muzaffer (zafer kazanmış), şeklinde çağırdığını ve İngiliz gazetecinin bu isimlendirmeyi duyunca çok şaşırdığını ve bu şekliyle Türk Milletinin asla mağlup edilemeyeceğini anladığını söyledi.
İngiliz yazarın anladığı, Suriyeli Gazeteci Hüsnü Mahalli’nin ise bir türlü anlayamadığı şey; ecdadın bize miras olarak bir utanç bırakmadığıydı.
Bizim de torunlarımıza, asla bir utanç bırakmayacağımızdı. Zira; Ulu Önder Atatürk, ‘Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır’ demekteydi.
Herkese sevgi ve selamlarla…