Allah’tan başka ilah ( tapılacak hiçbir şey ) yoktur. Muhammed
( S.A.V. ) onun son elçisidir. El Hak ..! İnandık ve iman ettik…
Nesimiye Sormuşlar : yarin ile hoşmusun?
Hoş olayım, olmayayım. O yar benim, kime ne !
Yazılarımdan bir nebze rahatsızlık duyan bir arkadaş, geçtimiz hafta bana : ‘ Ağabey , insanlar her şeyi biliyorlar.’ Dedi. Çok şaşırmadım doğrusu. Bende ona : ‘ Bu her şeyi bilen , anadan doğma alimlerle pek ilgim olmadığını ‘ ifade ettim.
Evet insanlar , kötülük adına her şeyi biliyorlardı. Bunları nereden ve kimden öğreniyorlardı. İnsanlar , hased etmeyi , iftira atmayı ,yalan söylemeyi , kıskanmayı , kibirli davranmayı , aymazlığı , her şeyi biliyorlardı. Ancak , tevazuyu , doğruluğu , asaleti , terbiyeyi ve kültürü bilmiyorlardı.
Bilmedikleri hiç bir şey yoktu. Ancak , anlayamadıkları bir çok şey vardı . O da , kendi şahsiyetlerinin sınırları idi. Ben bu insanlar için yazmıyordum. Benim derdim: merak eden , okuyan , araştıran , bilgi ,görgü ve kültüre karşı hürmet gösteren gençler içindi.Herşeyi bildiğini zannedenler için değil.
Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini, taşa çaldım kime ne
Ah Haydar Haydar , taşa çaldım kime ne
Bundan on yıl kadar önceydi. Büromda , değerli bazı misafirlerimle oturuyor , bir konuyu mütalaa ediyordum. Telofonum çaldı.Oğlumun
benimle görüşmek istedeği söylendi.Misafirlerim olduğunu , biraz sonra benim onu arayacağımı söyledim.Ancak , oğlumun ağladığı ve bana bir şey söylemek istediği tekrarlanınca , merakla oğlumla görüşmek istediğimi ifade ettim. Ve telefon bağlandı.
Misafirler beni seyrediyordu . Ancak, ben kendimdem geçmiş bir şekilde, oğlumu dinliyordum.
Gah çıkarım gökyüzüne, seyrederim alemi
Gah inerim yer yüzüne, alem seyreder beni
Oğlum ağlayarak : ‘ Babacığım , bu dünyada Allah yok ! ‘ Dedi.Çok şaşırmıştım. ‘ Hani , sen bana dün akşam, Allah’ı anlatmıştın ya ..! Allah’ın bizi çok sevdiğini ve daima koruduğunu , her daim ona inanmamız ve güvenmemiz gerektiğini söylemiştin ya ! İşte ben bu sebeble , Allah’ım tut beni dedim. Bisikletten aşağıya, kendimi attım.Ancak; Allah beni tutmadı ve korumadı . Dizlerim soyuldu. Çok acıyor ! ‘ dedi. Konu belli olmuştu . Bir arayış başlamıştı.Bu arayış , sonunda metafizik hesaplaşmaya varmamalı idi ve oğluma düşünmesinde yardımcı olmalıydım , ama ‘ Nasıl ? ‘ Onun duygu evrenine girmeli ve onun anlayacağı şekilde ona, ‘Allah’ı’ anlatmalıydım. Misafirler merakla beni dinliyor ve izliyordu. Oğlumun dizinde hissettiği acı , benim anlatacağım şeyleri dinlemesine engel olurken , ben bunu nasıl başaracaktım.
Gah giderim medreseye, ders okurum hak için
Gah giderim meyhaneye, dem çekerim Aşk için ( Nesimi )
‘ Oğlum!.. ’ dedim.Hani, ben sana dün akşam söylemiştim ya … ‘Allah çocukları ve tüm kullarını çok sever. Onun için , onlarla saklambaç oynar. İster ki , kulları ve çok sevdiği küçük çocuklar onu, aklı ve kalbi ile sevgi , merhamet ve şefketi ile bulsun. O yüzden , Allah şu an belki , senin çektiğin bu acının arkasına gizleniyor. Ve aklın ile yer çekim kanunu bulmanı ve bilmeni istiyor. Zira , biz Allah’ın kulları, rabbimizi sabırsızca ve akılsızca bulamayız. Zira Allah’ın bir sıfatı settar ( yani Gizlenen ve Gizleyendir. ) Biz Allah’ı sadece bu iki çift gözlede göremeyiz.Şu an varlığını hissettiğin, ama göremediğin acı gibi.Biz Allah’ı aşk , sevgi , şefkat ve merhametle kalbimiz ve aklımızla görürüz. Severek görürüz, yavrucuğum. Hadi bakalım ..!kendini atmadan ve bir yerlerlere çarpmadan, sen biraz daha oyna bakalım..! Allah’ı bulabilecekmisin .’ dedim . Oğlum : ‘Tamam babacığım anladım.’ dedi. Oğlum bu konuşmadan ‘ne anladı’ bilmiyorum. Ancak , o bana Baba olmayı çok güzel anlattı.
İşte ben bu yavrucaklar için yazıyor ve tarihe not düşüyordum. Aynen benden öncekilerin yaptıkları gibi.
Yıllar sonra, oğlum : ‘babacığım, ben Allah’ı senin ve annemin sevgisinde buldum.’ diyecekti.
Sofular haram demişler, bu aşkın şarabına
Ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne
Güneşe kavuşabilmek için çocuk
Gündüzün boş yere çırpınır durur
Nihayet , nihayet geceleyin çocuk
Koynunda güneşle beraber uyur.
( Evime ve Nihale Mektuplar / C. Sıtkı Tarancı )
İki üç gün önce Türk tarih kurumu yetkilileri ‘ Karadeniz’de Milli Mücadele Konferansları ‘ adı altında güzel bir projeye imza attılar. Bende bir vesile ile uğradığım üniversitede bir boş meydanda , tırın üzerinde, sanki bugünün değil ama, yarının gençlerine hitap eden bir şekilde, bir tanıtımla karşılaşınca şaşırdım. Zira ,bugünün üniversite gençleri, tanıtım yapan tırın önünden geçiyor, ancak ; kafeteryalara doğru gidiyordu.Türk Tarih Kurumu görevini bihakkın yapmıştı. Ancak , sanki bir şeyler eksik gibiydi. Ben bu eksikliği boş olan meydandan anlıyordum .Bu eksikliği bana boş meydan söylüyordu.
Gençler , kafelere dolmuş, sigara içiyor , lakırdı yapıyor ve okumaksızın düşündükleri zannıyla hep bir şeyleri ıskalıyorlardı.Aynen yazımın başında bahsettiğim : ‘ ağabey , insanlar her şeyi biliyor ‘ diyen delikanlı gibi…
Ve tırdan gelen ve etrafa yayılan ses , Cumhuriyet diyordu. Vatan diyordu. Tarihi süreç içerisinde , Patrikanedeki Ruhban okulunun, Ankara ilahıyat fakültesine bağlanması çalışmalarının yapıldığı anlatılıyor ve patrikanenin bu düzenlemeyi kabul etmemesi sebebiyle, adadaki Ruhban okulunun kapatıldığı bilgisi veriliyordu.
Karadenizde Pontus fikrine karşı ,’ nasıl vatan mücadelesi verildiği’ anlatılıyordu.
Allah inancını , aklımızla ve gönlümüzle bulacaktık . ve Türk tarih kurumu, tevhid anlayışı içinde vatan mücadelesi vermiş Cumhuriyet neslinin uğraşılarını, bilimsel temellerle Üniversitede anlatıyordu. Ancak , meydan bomboştu.
Bu bomboş meydanda, tevhid anlayışı içinde, vatan mücadelesi vermiş Cumhuriyet neslinin sırları gizliydi.
Gah giderim medreseye, ders okurum hak için
Gah giderim meyhaneye, dem çekerim Aşk için ( Nesimi )
Bu devlet bizimdi ..! Bu cumhuriyet bizim ..! Zira, bu millet bizim..!
Herkese sevgi ve selamlarımla…
C.tesi , Pazar Günü C.Meydanında Yapılan uluslar arası öğrenci şöleni için öğrenci arkadaşlarımı kutlar , yetkililere teşekkür ederim.