Savundu meydanlarda ,siper etti bedenini
Kanla sulanan toprak, kucaklarken şehidi
Sancak, Vatan, Millet süsledi fikirleri
Esarete tuttu kafa, hürriyetti nihayeti
Sefalet, yokluk, acı, düğün bayramdı ona
Teferruat gelirdi aşkı, vatan yanında
Allah Allah sesleri yankılandı, meydanda
Çarptı yürek , susmadan bir avuç toprak uğrunda
Ay yıldız indi gökten ,el verdi kan gölüne
Bebeler yetim kalıp ,ağlarken kaderine
Bulutlar yağmur oldu, isyan etti sellerle
Yılmadı Türk askeri, ant içti kutsal zafere
‘ Önce bu topraklar serpilsin üstüme. Yaşarken hiç üşütmediler beni. Bilirim ki mezarımda da sahip çıkar, ısıtırlar beni. Hepsi benim sevgilimdi. Biz ,hiç ayrılmadık. Ruhum onlara kavuşurken, bedenim mahrum kalmasın isterim. Şimdi bana söz ver! Vakti geldiğinde, gözüm açılmaz, dilim dönmezse, bu vazifeyi sen yapacaksın. ’ diye söylemiş ve son vasiyetini yapmıştı Kara Fatma...
Tarih , 7 Temmuz 1955 ‘i gösteriyordu. Aramızda , artık ; Kara Fatma yoktu… Heyhat…!
Adı Fatma SEHER’di. Kocası Binbaşı Ezdeşin’i Allahu Ekber dağlarında şehit vermiş, yiğit bir kadındı. Kuvay-i Milliye adı verilen destanı yazarlardan bir tanesi de o idi.
Sivas Kongresi öncesi, günlerce toplantının yapılacağı binanın önünde, Mustafa Kemal Paşa’yı beklemiş, onunla karşılaştığı ilk dakikada, bir lokantada Kurtuluş Mücadelesi içinde kendisine görev verilmesini istemişti.Siyah çarşafının içerisinde, peçesini kaldırarak, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında olduğunu ve vatan hizmetinde bulunmak istediğini belirtmesi üzerine, Atatürk tarafından kendisine ‘cesaretini ’ ifade edecek olan Kara Fatma ismi verilmişti.
Kara Fatma’nın boyu kısaydı, ancak gözü karaydı… Eğilmez, bükülmez bir iradeye sahipti. Hayatının sonuna kadar Atatürk’ün ismini ne dilinden, ne de kalbinden düşürdü.
Kalbi Vatan Diye Çarpan Bir Kahramandı ; KARA FATMA
Atatürk’ün askeri olma şerefini bütün bir hayatı boyunca, hakkıyla taşıdı. Rivayet o dur ki; yakalandığı bir dönemde, Atatürk’ün askeri olduğunu ,Yunan Generali Trikopis’in yüzüne haykırdı. Gururluydu, onurluydu. Acısını taşımasını bilen yiğit bir Türk kadınıydı…
Savaş sonrası, kendisine Kızılay tarafından bağlanan maaşı ‘ Biz vatan savunmasını bir şeyin karşılığı olsun diye yapmadık.’ diyecek kadar vecd içindeydi. Kendisine bağlanan maaşı Türk Kızılayına bırakmıştı. Onun bu davranışı, kendinden sonra gelecek olan Cumhuriyet nesillerine mesaj dolu bir hareketti.
Hayatını yokluk ve sefalet içinde geçirmiş, ancak; bunu hiç dile getirmemişti. Ölümüne yakın, bir dönemde, gazeteciler onu bulduklarında; ‘ Çocuklar beni bu aciz halimle fotoğraflamayın.’ diyecek kadar onurlu bir insandı.
Gazetecilerin bu haberi üzerine, devlet yardımı geldiğinde , ( O. ), Artık aramızda yoktu…
İstanbul/Kasımpaşa’da toprağa verilen Kara Fatma, yol yapım çalışmaları sırasında mezarı yıkılmış lamekan (dünyada mekanı olmayan yüce bir insan) olmuştu. Onun sevgisini ve değerini dünya taşıyamamış ve anlayamamıştı. Vay esafa ..! Çünkü o Mustafa Kemal’in onurlu bir askeriydi.
Torunlarını devlet himayesine bırakırken, son sözlerini ciğeri yanarak usul usul söyledi: ‘ Ekmek veremediysem de, size şerefli bir geçmiş bırakıyorum. En büyük zenginliğimiz budur. Sevdalarınıza asla ihanet etmeyin. Kanınızın asalatine ters düşmeyin. Vatanınıza, soyunuza hep sadık kalın. Ananız sizi aklına olmasada, yüreğine hapsetti. Onu hiç kaybetmeyin. Mecburiyetler karşısında ayrılıyoruz. Bunu da unutmayın.Sizi son nefesime kadar seveceğim…’ Sonra boyun büken goncalarını (yavrularını) kucağında uyuttu.
03 Temmuz 1955 tarihinde Kara Fatma hayatın dünyevi kısmına yenilmiş, ancak; değerler sesilesinde Türk çocuklarına önemli mesajlar bırakmıştı. Kalbimizde uhrevi bir taht kurarak bizlere veda etmişti. Allah makamını cennet ve bizleri de ona layık eylesin … AMİN..
Herkese Selam ve saygılarımla…
Evladı olmakla gurur duyuyorum…