Arada bir yanına uğradığım ve sohbet ettiğim kitapçı bir dostuma : ‘şu sıralar , çok şaşkınım ‘ dedim. Oda : ‘ Sen niye şaşırıyorsun ağabey ! insanlar şaşırmış ! dedi . Bende aldım cevabımı .
Kaldır sır perdesini , sırrın kendisi olsada insan .
Dünyayı O. yarattı , güzellştirdi insan.
( Lale i tub , Muhammed ikbal )
Sokaktaki adamın doğrusu değil , menfaati var. Bu yüzden göreceği açlık , çekeceği sıkıntı var.
Kıyısız denizlere rakip kılacaksan eğer ,
Azgın dalgalar arasında , inci sakinliği ver.
( Lale i tub , Muhammed ikbal )
Bundan otuz yıl önce , Medine i Müevverede kaldığım yurt odasının karşısında kalan bir arkadaş, kendisinin M.Said Ramazan EL Buti’nin yeğeni olduğunu söylüyordu.O günkü çocukluk aklı ile olsa gerek , nasıl olur : yeğeni olan sen Türk’sün , O Arap. Diye safça bir şekilde düşündüm.
Kaplan avına me’mur kıldığın şahinim ben
Aşkın bir irade , bundan keskin pençe ver
( Lale i tub , Muhammed ikbal )
Daha sonra öğrendim ki , M.Said Ramazan El Buti 1929 yılında Cizre’de doğmuş ve dört yaşlarında (1933 ) yıllarında Türkiye’den babası ile Suriye’ye göçmüş, önce Şam’da ve sonra Mısır’da Ezher’de okumuştur . Daha sonrada ( 1651 /1707 )yıllarında Doğubeyazıt medreselerinde müderrislik ve İshak Paşa Sarayında katiplik yapan Ahmed El Hani’den ve onun Mem ü Zin adlı eserinden etkilenerek, aynı isimde bir de roman kaleme almıştır. Bu roman Türkçeye tercüme edilmiştir. Tercümede bazı kelimeler var ki , beni oldukça üzmüştür. Bu kelimelerin ne olduğunu burada söylemek bile, beni son derece kahreder. Yalnız şunu söyleyeyim ki , üzerinde Türk Milletinin şehit verdiği topraklar , sadece Türk milletine aittir. Bu topraklara Türkiye dışında bir isim verilmesini asla kabul edemeyiz. ‘ Bu ismin Osmanlı zamanında böyle söyleniyordu. Zaten , Roman Osmanlı zamanından bahsediyor.’ şeklinde bir sebeble , romanda geçse bile teleffuz edilmesi yanlıştır.
Ya Rab ! yüreğimdeki gönülden haber ver ;
Şarabında sarhoşluğu ararım keşfini ver ,
Başkalarının nefesiyle yaşayamayan şu aciz’e
( Lale i tub , Muhammed ikbal )
Geçtiğimiz yıllarda gittiğim Davay’da Atatürk’ün uğradığı ve İneboluda Şapka inkılabını açıklayacağını söylediği tarihi konak beni oldukça heyacanlandırmıştı. Ülkenin modern dünya karşısında görünüş geçerliliğini düzelten büyük önderin fikirleri karşısında saygı ile eğiliyorum.
Ülkemin görünüş geçerliliğine itirazı olan insanların ülkeyi sessizce terk etmesi ile itirazlarını kaleme almaları gözümüzden kaçmamakta ve bu insanların tercümelerinin yayınlanması neye hizmet etmekte anlayamamış bulunmaktayım.
Kimi ararsın ey şaşkın , ne telaştasın ?
O aşikardır. Sen örtü altındasın .
O’nu ararsan , göremezsin kimseyi kendinden başka
Kendini ararsan , bulamazsın bir varlık O’ndan başka.
( Lale i tub , Muhammed ikbal )
Felek aldatırken , hiçbir zaman bilgin ile bey , sultan ile fakir arasında ayrım yapmaz.
Herkese selam ve saygılarımla
Not : M.Kemal Atatürk , şapka devrimini Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde açıklamıştır. Ancak , Davay’da kaldığı evde, İnebolu’da şapka Inkılabını açıklayacağını söylemiştir. Ülkemize görünüş geçerliliği sağlamıştır.
- M.Said Ramazan El Buti , küçük çocukken babası ile Ağrı ilimizden Suriyeye göçmüştür.