20. Yüzyılının 2. Yarısına ve 1960’ lı yıllara geldiğimizde , dünya küreselleşme kavramı ile birlikte yerelleşme adı altında başka bir kavramıda tartışmaya başladı.Giddens gibi düşünce adamlarının dile getirdiği küreselleşme düşüncesi , dünyanın en ücra yerinde vuku bulan bir gelişmenin , öte tarafta yerelde, diğer yerleri etkileyeceği yönünde düşünceler ileri sürülmesiyle devam etti.
Küreselleşme ile gelen yerelleşme , daha fazla demokrasi , dekonsantrasyon ve desantrilizasyon söylemlerini de beraberinde getirdi. Berlin duvarının yıkılması gibi olaylar , ulus devletlerin daha fazla demokrasi söylemi ile yıkılacağı düşüncesini akla getirmeye başladı.
Zira , üretim / tüketim sürecinde fordizim dönemi bitiyor , üretim yukardan aşağıya değil , Nonfordizm ile küreselleşerek ve yerelleşerek tüm dünya ölçeğinde gerçekleşiyordu. Üretiminde , tüketiminde rengi matlaşıyordu.Milli burjuvaziler ve ulus devletlerin yerini , daha yerel ve o derece uluslar arası güçler alıyordu.
Fordizmin , nonfordizme evrilmesinin ardından , yönetim hukuku kavramında da bir değişme oluyordu. Yönetim artık daha fazla demokrasi anlamına gelen yönetişim kavramına çevriliyordu.Fakir halk tabakası ve sivil toplum örgütleri yönetime katılıyor.Yönetim ve iktidar gücü merkezi yönetimden alınıyor, yerel olana devrediliyordu.İktidarın merkezi olandan alınıp , yerele devri ve dekonsantrasyon için uluslar arası bir güce ihtiyaç vardı.Merkezi idarenin yeri ve gücünü , ulusal üstü kurumlara devrederek yapılan şey yerelleşme ve küreselleşme şeklinde kavramsallaşıyordu.
Bu anlamdada , ülkemizde Avrupa Birliğine uyum adı altında bir çok yasa çıkarıldı. Yerel yönetimler yasası vs. gibi birçok yasa meclisten geçti . Ankara’da , Başbakanlığa bağlı Orta Doğu Amme İdaresinde bu anlamda 2. Yerel yönetimler kongresi yapıldı. Ben de bu toplantıya Yerel yönetimler konusunda Yüksek Lisansım olması sebebiyle dinleyici olarak katıldım.
Çıkarılan yasalar ve yapılan uygulamalar sayeyesinde gördük ki , evdeki hesap çarşıya uymadı. Kağıt üzerinde ve teoride tartışılan hiçbir şey göründüğü gibi çıkmadı.Tecrübe ile sabit oldu ki , bizim anladığımız yerelleşme ile dünyanın anladığı yerelleşme arasında farklar varmış.Yerelleşelim dedikçe ortaya milli devletten ve kurucu iradeden uzaklaşmak çıktı.Bu seferde kendimize göre , yerelleşme ve millileşme diye bir şey çıkarma ihtiyacı duymaya başladık.Fakat millileşme , kuruluş felsefemize yeniden geri dönmek cesareti değil , halka anlamadığı bir kavramla cevap verme şeklinde oldu.
Bence , bizim için her şeyin çözümü ismini bir türlü kullanmaya cesaret bile edemediğimiz kurucu iradeye yeniden geri dönüş olan milliyetçi irade ve daha fazla demokrasidir.
Kaç Türk var şu dünyada o kadar susuz.
Hepsinin gönlünde sen , bir pınar bulmak gibi.
Ancak , senin yolunda sağlıklar ve esenlikler.
Olmaya devlet cihanda Atatürk’ü duymak gibi .
( Behçet Necatigil / Atatürk’ü Duymak )
Herkese selam ve sevgilerimle
Not. Herşeyin çözümü , Bürüksel’de değil Ankara’dadır. Çünkü , Hakimiyet , kayıtsız ve şartsız milletindir.