Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi ,
( Başımız Üstünde Bir Bulutun , A.H.Tanpınar )
‘Tanrı , bu kez Süleyman tapınağına bir daha gitmemek üzere gelmişti.ve sonsuza kadar İsrailoğulları ile birlikte olacaktı.’
Tapınağın tanrının evi olarak görüldüğü bu anlayış , pagan kültüründen gelen bir anlayıştı.
Hz.Süleyman’ın ölümünden sonra , Süleyman Krallığının ömrüde uzun olmayacaktı . Süleyman Krallığı , M.Ö. 926 Yılında merkezi Kudüs olan Yahuda Krallığı ve merkezi Nablus olan İsrail Krallığı şeklinde ikiye ayrıldı. Yahuda krallığı zamanında Yahudiler isyan ettiler . Bu sebeble , M.Ö.597 yılında Babil Kralı Nabukadnezar Kudus’ü ele geçirdi. Ve tapınak yıkıldı. Bu olay üzerine , Yahudilerin tanrısı tapınaktan ayrıldı ve onları terk etti. Bu hadise Yahudilerde , bir travma meydana getirdi. Çünkü , Tanrı onlara :’ Sonsuza kadar tapınağın içinde sizlerle birlikte olacağım. ‘ demişti.Yahudiler , Tapınağın yıkılmasını dünyanın yıkılması ile birlikte eş değerde gördüler.
İnançlarına göre : Tanrı israiloğullarını cezalandırmıştı. Ancak , bu cezalandırma sadece İsrailoğulları ile ilgili değildi.Tanrı , aynı şekilde bütün devletleri de cezalandıracak ve yıkacaktı.
Bu yüzden Yaşaya Kitabında , Babil ve Asur’un nasıl yıkılacağı anlatılmıştı.
Ey Filistinliler sizi döven değnek kırıldı diye sevinmeyin .
Çünkü yılanın kökünden engerek türüyecek
Onun ürünü uçan yılan olacak
Düşkünler güvenlikte yatacak
Ama sizin kökünüzü kıtlıkta kurutacağım.
İbaresi yer alacaktı.
Nabukadnezarın torunu Kral Belşezar kehanetlerin gerçekleşmeyeceğine inandı. Çünkü , Tanrı Yahudileri terk etmişti. Kral Belşazar , Nabukadnezar’ın Kudüs’ten aldıklarını herkesin görmesinini istedi ve bunları sergiledi.
Tam o esnada gövdesi olmayan gizemli bir el ortaya çıktı.ve duvara : ‘Mene , Mene , Tekel ve Parsin’ şeklinde bir şeyler yazdı. Tanrının ruhunun içinde olduğuna inanılan Daniel , duvarda yazılı bulunan bu cümleyi okumakta hiç zorlanmadı .
Bu sözlerin anlamı:’ Mene : Tanrı , Tekel : Tartıldın ve eksik bulundun , Parsin : Krallaığın ikiye bölünerek Medlerle , Perslere verildi.’ Şeklinde idi.
Yahudi halkı kehanetlerin gerçekleşmesini beklerken sahneye bir ulus çıktı ve Babil’in sonunu getirdi. Bu ulus Perslerdi.Pers kralı Keyhüsrev , Yahudilere oldukça hoşgörülü davrandı. Ve Kudüs’e dönmelerine izin verdi.
Bu arada Tapınak , eskisi gibi olmasada ikinci kez kuruldu. Ancak , önceki tapınağın hazineleri ve eski ahit sandığı kayboldu.
Kudüs , Helen ve Roma egemenliği altında kaldı. ve bir kez daha harabeye döndü.Romalı general Titus , tapınağı 70 Yılında yıkıp içindeki kıymetli eşyaları Roma’ya getirdi.
Sean Kingley gibi bazı arkeologlar , Tapınak hazinelerinin Roma’dan İstanbul’a getirildiğini, hatta kalıntılarının saraçhane yakınlarında Aziz Polyeuktes Kilisesine konduğunu iddia etmekteydi.
Justinyanus hazinelerin lanetinden korkunca , bunları Kudus’e geri göndermek istedi. Bir rivayete göre , hazinelerin tapınak yerine Ayasofya’ya gömüldüğü söylenmekteydi.
Şekinah , bir daha geri gelmemek üzere gitmişti. Mişkan’ı terk etmişti. Hedef Türkiye’ydi.
Yahudilerin Kutsal emanetleri İstanbul’da mıydı. Bu emanetlere ulaşmak konusunda en büyük engel olarak İsrail bizi mi görmekteydi. Çok ilginçti. Tam da bu sırada , dedeleri her zaman İngilizlerin hizmetinde bulunmuş Birleşik Arap Emirliği Devleti Dış İşleri Bakanı Abdullah Bin Zayed , bir başka kutsal emanetten maksatlı olarak söz etmekte ve ülkemizin İslam Ülkeleri arasındaki yükselen imajına saldırmaktaydı.
Neden acaba ? Türk ve İslam Dünyasının o büyük kahramanı Fahreddin Türkkan Paşa’ya ve Türk Devletine iftira atmaktaydı.
Fahraddin Paşa Mukaddes emanetleri İstanbul’a tarihi bir görev gereği getirmişti. Çalmamıştı.İsrail , H.z. Süleyman tapınağında kaybolan kutsal sandığı bulmak için, önünde tek engel olarak Türk Devletini görmekteydi. Bu sebeble , Birleşik Arap Emirlikleri Dış işleri Bakanı Abdullah Bin Zayed, ABD ve Siyonist israil’den aldığı emir gereği Türk Milletinin o Mübeccel tarihine saldırmakta ve Türk Devletini İslam Ülkelerinin hedef tahtasına oturtmaya çalışmaktaydı.
Fahreddin Paşa , Mustafa Kemal Atatürk’ün sınıf arkadaşı olup , bu göreve Mustafa Kemal Paşa’nın Enver Paşa’ya teklifi üzerine getirilmişti. Aslında , görev M.Kemal Paşa’ya teklif edilmişti.
Sayın Dışişleri Bakanının bu açıklaması , sadece siyonizme hizmet amaçlı olup , utanç vericiydi.
Görünen oydu ki , tarih bir kez daha tekerrür etmekte ve saflar teşekkül etmekteydi. Her şey aslına dönmekteydi.
Dün İngilizin ve emperyalizmin yanında olanlar , yine bugün onun yanındaydılar.
Hepsi kendi payını alır
Bu yağmada ,
Rüzgar sesimizi ,
Güneş gölgemizi ( Son Yağma , A. Hamdi Tampınar )
Hersekese sevgi ve saygılarımla.
* Mişkan : Tapınak , Şekinah : Tanrı
Yazıdaki bazı bilgiler Ö.F.Harman’ın Kudüs’ün gizli tarihi adlı kitabından alınmıştır.