Ülkemiz maalesef matematik ( planlama ) ve mühendislik hataları ile dolu . Bu hatalar her geçen gün gittikçede artıyor. Anlaşılıyor ki , ülkemizde doğru dürüst planlama yapılmıyor. Neden ..?
Beş katlı bir apartmanın hemen yanında , kaldırıma savlet etmiş on beş katlı bina duruyor. imkansız..!
İnsanımız , günde üç veya beş defa midesinin ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Ancak , beyni hiç acıkmıyor. Niçin ..?
ülkemizde , insanımızın daha fazla medenileşmek , şehirlileşmek ve daha fazla planlı davranmak diye bir derdi yok sanırım.
Senelerce , gazete ve televizyonlarda kavga konusu ideolojik konular işlendi durdu. Daha sonra , bir kanuni düzenleme ile bu problemler , bir anda çözüldü. Veya bize ; ‘ bu problemler artık çözüldü ‘ denildi.
Hakikaten bir kanuni düzenleme ile çözülmesi gereken problemler vardı.
Ancak , ülkemizde bir türlü çözülemeyen temizlik , daha fazla medenileşme , nezaket , terbiye , saygı , sevgi , eğitim gibi problemleri kimse konuşmadı ve hala da konuşmu- yor. Çünki , bu konuların bir siyasi rantı ve siyasi karşılığı yok. Çözülmesi için bir talep- te yok.
Herhalde , bir şeyler bize , insan olduğumuzu ve insan olmaktan kaynaklanan ihtiyaçlara sahip olduğumuzu unutturmuş sanırım.
Geçen gün caddede yürürken : biri türbanlı , diğeri modern kıyafetli iki bayanın , birlikte çekirdek yiyip , çevreyi çok güzel kirlettiğini gördüm.
Onların türban problemini bir kanuni düzenleme ile çözdük.
Ancak , daha fazla ve planlı şehirleşme , temizlik , sanat ve medenileşme ihtiyacımızı sadece kanun çıkararak çözemiyoruz…
Çözüm için , eğitim , kültür , görgü ve sanat gerekiyor.
üç veya beş yıl önce gittiğim Balkanlarda / Dubrovnik şehrinde muhteşem tarihi eserlerin arasında, kolundaki papağanla gösteri yapan bir şahıs , papağanlardan birinin çevreyi kirletmesi üzerine , eline bir poşet geçirip , eğilerek hayvanın yerdeki artığını alıp çöpe attı.
Çok etkilendim…
Zira , ‘ Temizlik , imandandı. ‘ ama , bunu yapan Müslüman değildi..!
Bir keresinde Tunus’tan Abdurrahman Munif’in ‘Rihletun İlallah adlı ‘ romanını aldım ve okudum. Roman çok güzeldi. ancak , ‘ Türkiye’de tuvalet alışkanlığının zayıf olduğunu ‘ belirtmesi sebebiyle, yazara gıyabında çok öfkelendim.
‘ Fransızlar da , tuvalet ve banyoyu , Tunusa getirirken , taharet musluğunu her halde Fransa’da unutmuşlar ‘ diyerek , bu cümleye kendimce bir cevap aradım.
1988 /89 yıllarında Suudi Arabistan’da Medine –i Münevverede , İslamic Universty’de öğrenciyken, kara yoluyla Suudi Arabistan’a gidiyordum. Irak’ta Arar sınır kapısından Suudi Arabistan’a giriş yaparken , Suudi Arabistan tarafında, Türk ve Iraklı Hacıların konaklaması için adeta suni bir köy gibi inşa edilmiş tesiste iki gün kaldım.Biz geldiğimizde tertemiz ve yepyeni olan tesis , bu iki gün içinde adeta harabeye döndü. Korkunç bir hal aldı.
Bizim bu tesise geliş ve gidişimiz , adeta çekirge sürüsünün tarlada bulunan mahsulü ziyareti gibiydi.
Hatta öyleki , tesisin bazı kapıları söküldü ve kırıldı.
Çok utandım.
Bu neydi …?
Cehalet bu olsa gerekti ..!
Eyvah ..! Bende Abdurrahman Münif gibi mi düşünmeye başlamıştım.
Tövbe ..!
Geçen zaman içinde anladım ki , ülke insanımızın Atatürk ve silah arkadaşlarından sonra , muasır medeniyet diye bir problemi hiç olmamış .
Saç örtüsü konusunda , saç baş kavga eden bu insanlar , ne güzelde birlikte yere tükürüyorlarmış .
Herkese sevgi ve selamlarımla…