Yüzümüzdeki kırışıklıklara dokunmayın . Çünkü, onları yapmak çok zamanımzı aldı.
Mezopotomyada , arkadaşı Enkitnum’un ölümüne üzülen Uruk kıralı Gılkamış’ın ölümsüzlüğü aramak için çıktığı yolda bulduğu :’ insanı ebedi ve ölümsüz kılan şeyin, geriye bıraktığı eseri ve iyikleri’ olduğuydu.
Bu anlamda , Uruk Kralının kendi adıyla anılan Gılgamış Destanı, insanlık için önemli mesajlar içermekteydi.
İnsanın bu alemde bıraktığı en büyük mesaj ve eser , onun kendi hayat hikayesiydi.
Ben bu anlamda , insanlığa anlamlı ve güzel bir mesaj bırakmış Suriyeli ( Arap ) bir şair olan Nizar Kabbani’yi ve onun ölümsüzleştirdiği aşkı ( eşi ) Belkıs Erravi’yi anlatmayı uygun buldum.
Bu anlamda , Nizar Kabbani’yi seçmemde önemli bir sebeb vardı.
Bu şair bir Türk şairi de olabilirdi. Ancak , yazımın sonunda vereceğim mesaja uygun düşmezdi.
Haddi zatında , Nizar’ın Türk kökenli olduğunu söyleyenlerde vardı.
1962 Yılında, Nizar Kabbani Bağdat’a bir şiir şöyleşisi için gitti. Bağdat’ta , İmam-ı Azam’ın Mescidi ve kabrinin bulunduğu Azamiye adı verilen semtte tertip edilmiş şiir gecesine katıldı.
Bu bölge ünlü Arap şairi Mütenebbih’in adının verildiği ve heykelinin bulunduğu bir semtti. ve tüm Iraklı şairlerin uğrak yeriydi.
Azamiye bölgesi, Osmanlı Dönemi ve sonrasında bindokuzyüz ellili yıllara kadar, kahvelerinde Türk edebiyatı sohbetlerinin yapıldığı , gözünü İstanbulda bulunan edebiyat ve sanat çevrelerine dikmiş ve İstanbulda neşredilen edebiyat dergilerini takip eden bir mıntıka, bir sanat merkeziydi.
Şair ve bir diplomat olan Nizar Kabbani , şiir okumak için gittiği Azami’ye semtinde , kendisinin : ‘Belkıs benim tesadüfen bulduğum gizli bir hazineydi.’ Dediği ve bir ömür inciltmeden sevdiği ilahi bir harika ve mükemmel bir insandı.
Biz, Nizar Kabbani ve Belkıs Er Ravi aşkında, bir kadının nasıl sevileceğini öğrendik.
Nizar Kabbani , o dönem Arap toplumunda insani duyguları dile getiren bir şair olarak gizliden taktir görmüş, ancak , kadınlara dair şiir yazan bir insan olarak, Belkıs’ın mensub olduğu aşiret tarafından dışlanmıştır.
Nizar – Belkıs aşkına, aşiret icazet vermemişti. Bunun üzerine Nizar , Bağdat dönüşü İspanya’ya gitmiş ve diplomatik vazifesine devam etmişti.
Nizar Kabbani , Belkıs Er Ravi ile aşiretin izni olmamasına rağmen uzun müddet mektuplaşmıştır.
1969 Senesi geldiğinde , bir anda Bağdat’a Merbed Panayırına ,yine şiir gecesine katılmak için giden Nizar Kabbani , bu gecede ‘ Merhaba Ya Irak , buraya şiir okumaya geldim. Ancak , bazı şiirler vardır ki, ağlamaktan farksızdır . Aşk ve acı Kalbimi yedi ve bitirdi.Kalbimin geri kalanını , başka hanımlara bıraktım. Paylaştırdım.‘ şeklindeki şiirini okumuştur.
Nizar , büyük aşkı Erravinin’de bulunduğu bu gecede meşhur ‘Belkıs’ adlı şiirini okumuş ve bu şiir gecenin birincisi seçilmişti.
Bu kasideden sonra Irak / Bağdat adeta sallanmıştı. Nizar’ın Belkıs kasidesi dilden dile dolaşır olmuştu.
1968 de ırak’ta yaptığı bir darbeyle iktidara geçen Ahmet Hasan Elbekr ve bazı Iraklı yetkililer Gençlik Bakanı Şair Şefik Kemali , Dış İşleri bakanı Şair Şazel Taka , Belkıs Er ravi’yi babasından istemeye gittiler.
Belkıs Er Ravi ile örnek bir izdivaç gerçekleştiren Nizar Kabbani ,evlilik sonrası yazdığı bir şiirde, eşi ve en büyük aşkı Belkı Erravi için :Tırnaklarımı törpiledim. Defterlerimi kapattım.Topladım.Ancak ( sadece ) seninle , içinde çocukların olduğu bahçeye girdim. ‘ şeklinde ki şiiriyle eşine seslenmiştir..
Annesi ve eşi ile aynı evde yaşayan Nizar Kabbani , ilk defa annesinin ölümü ile sarsılmış , sonrasında ise eşinin vefatı ile çılgına dönmüştür.
Beyrut’ta hamra caddesindeki ofisinde otururken , Irak Büyük elçiliğinin önünde patlayan bomba yüklü araç , Belkıs Er Ravi’nin elçilik çalışanları ile birlikte ölümüne sebeb olmuştur. Patlamayı duyduğu ilk anda , ‘Belkıs’ım gitti’ diyerek fenalaşan Nizar Kabbani , hayatı boyunca Belkıs Er – Ravi’yi hiç unutmamıştır.
Belkış Er Ravi’nin ölümünüde şiire döken büyük şair , teesürünü bir duygu seli halinde, içinde ısyana çevirmiştir.
Bugün Beyrutta , Gubeyra / Arzı Celul’da Makberatuş Şuheda’da (şehitler Mezarlığında ) medfun olan Belkıs’ın Mezar taşında , ‘ Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin . Bilakis, onlar diridirler, ancak siz hissetmezsiniz.’ Şeklindeki ayeti kerimeden sonra, Nizar Kabbani’nin aşkı ( eşine ) yazdığı şu şiir yer almaktadır:
Hayalimde olan en güzel koku ,en güzel hatıra !
Ey eşim , sevgilim , en güzel şiirim..
Sen Allah’ın koruması ( merhaeti ) altında uyu …Ey güzel kadın..!
Senden sonra şiir yazmak ve okumak imkansız ..!
Senden sonra kadınlık ( incelik ,nezaket )imkansız…!
Belkıs Er Ravi’nin ölümüne sebeb olan bombalı patlamayı , o zaman devam eden Irak – İran savaşında, İran tarafına hizmet etmek için kurulmuş Hizbut Dava adlı örgütün gizli silahlı kanadının gerçekleştirdiği söylenmişdir.
Lübnan sokaklarında hala söylenen şudur ki , Belkıs er Ravi’nin ölümüne sebeb olan saldırı, şu an için Ortadoğu’da bir ülkeyi idare eden, ancak; o zamanlar Cevad Ebu İsra adıyla bilinen ,bugün ise ülkemizi tehdit etmeye çalışan pervasız O. Malum şahıs ve uluslar arası terörist Ebu Mehdi Mühendisi’dir.
Bu şahıs ülkesinin İranla olan ilişkilerini izah sadedinde , İranla arasındaki ilişkinin su yollarından kaynaklandığını iddia edecek kadar coğrafya bilgisinden mahrum bir kişidir.
İnsanlar vardır , ölselerde namı yürür..!insanlar vardır, hayatta olsalarda isimleri çürür..!
Nizar Kabbani vasiyeti üzerine , Şam’da ki aile kabristanlığında toprağa verilmiş yani , ahirete açılan kapıdan uful etmiş (uçmağ olmuş ) Belkıs Erravi ile birlikte Allah’a kavuşmuştur.
Mekanları cennet osun..!
Ne demiştik ..!
Yüzümüzdeki kırışıklıklara dokunmayın … çünkü, onları yapmak çok zamanımızı aldı.
Herkese selam ve sevgilerimle…
Not : Değerli okuyucularıma şu günlerde , Boyut yayınevi tarafından yayınlanmış, Atatürk’ün anlatımıyla Kurtuluş savaşı ve Nutuk adlı eseri okumalarını istirham ederim.Bu kitabın şöyle bir özelliği var ki , Büyük Önder M.Kemal Atatürk’ün NUTKU irad ederken atıfta bulunduğu olayları ve gazete haberlerini , söz edilen cümlelerin hemen yanında vermesidir.Bu şekilde bir NUTUK okumanın çok faydalı ve zevkli olacağı kanaatindeyim. Saygılarımla…