Türk Kültür Havzasında Bir Lahza Teneffüs : Pierre Loti ve Aziyade
Asıl ismi Julien Viaud'du. 14.01.1850 tarihinde Roçheford'da doğmuştu. Julien Viaud , henüz 17 yaşında iken genç bir deniz subayı oldu. Hindistanın Pomare Kraliçesinin nedimeleri, kendisine çok çekingen olması sebebiyle , loti adını vermişlerdi. Loti , Hindistanda yetişen ancak ; kendini gizleyen bir çeçeğin ismi idi.
J.Vialud, ilk defa Gladiatör adlı bir gemi ile, Selanik'e görevli olarak gelmiş ve Aziyade adlı Çerkes asıllı bir Türk kadınına aşık olmuştu.Aziyadenin gerçek adı Hatice idi. Daha sonra , İstanbula gelen Pierre Loti, Arif müstear adıyla Eyup'te, Kuruçeşme'de bir ev kiralamış ,burada Türk örf ve adetlerini en içten bir şekilde benimsemiş ve Türkçeyi 2 ay gibi kısa bir sürede, Aziyade'nin aşkıyla öğrenmişti .
Sultan Abdulhamit'in tahta çıkmasından Balkan harbine , İtalyanların Trablusgarpa saldırışına kadar bir çok olaya tanıklık yapmış , gönlünü Türk Kültürüne , örf ve ananesine samimiyetle vermiş, fikir hassasiyetine sahip, Türkleşmiş bir Fransız mütefekkiriydi.
Türk Milletine , kültürüne , örf ve ananesine saygı ve sevgisinden ötürü kaleme aldığı Aziyade adlı romanda , kendisinin Türkleştiğinden bahsedecek kadar milletimize ve medeniyetimize bağlılık göstermiş ,sadık bir dost olmuştu. Öyleki ; Sevr anlaşması bize dayatıldığı zaman , bu anlaşmaya karşı çıkacak kadar haysiyet , vicdan ve Türk kültürü sevgisi içinde idi.
Pierre Loti'nin Türkçe bir hissiyat ile bizim yanımızda durduğu zamanda , Avrupa'da ve modern dünyada hiçte durum öyle değildi. İslam dünyası, Emperyalistlerin tutuşturduğu ve daha sonra bir yangın halini alacak ateşte cayır cayır yanıyordu.
Balkanlar , Bulgar , Sırp , Karadağlı ve Yunan ateşi içerisindeydi. Bizim, hıristiyanları sebebsiz yere öldürdüğümüz tüm Avrupa matbuatında yazılıyor , ancak ; Bulgar , Yunan , Karadağlı ve Sırpların , Türkleri öldürdüğü ile ilgili haberler sansüre uğruyordu.
Bu acı ve ümitsiz günlerde , sadece bir kaç yazar Müslüman Türk'ün hakkını , Avrupada dile getirebiliyordu. Bunlar Pierre Loti ve Claude Farrare idi.
Bulgar Kralı Ferdinand Koburg , Avrupayı dini açıdan etkisi altına almak ve kendisine gerekli yardımı sağlamak için Balkan Savaşına, Haçlı Seferi süsü veriyor ve bu şekilde propoganda yapıyordu.
Avrupa , bizden uzaktı. Emperyalistti. Gözünü topraklarımıza dikmişti.Düşünürleri ile başta Türk'ün dini ve milli değerlerini aşşağılıyordu.
Fransız düşünür Ernest Renan , Nutuklar ve Konferanslar adlı eserinde : ' Felsefe veya bilim adı verilecek her şeye , İslamlığın ilk yüzyılı kadar yabancı kalmış hiç bir şey yoktur ' diyordu. Renan yine, aynı eserde : ' İslam Medeniyeti , İslam Sanatı , İslam Felsefesi gibi sözlerin bir yanlış anlamadan ileri geldiğini , gerçekte bunların mevcut olmadığını ileri sürüyor ve ' İslam insanlığa vurulan zincirlerin en ağırıdır ' şeklinde yazıyordu.
Paris Üniversitesi Profesörlerinden Paul Hory 1913 yılında yayınladığı 'Türkiye Nasıl Paylaşıldı ' eserinde ise : ' Türkler dört asır , hatta daha fazla bir süre , Avrupa'da çadır kurmuşlardır ' demekteydi.
Yine, 1913 tarihinde Dr. Viringeser : ' Bir devleti kurtaran kuvvet , manevi bir uyanıştır. Bu milli ve romantik bir edebiyat demektir. Türkiyede böyle bir edebiyat yoktur ve olamaz . Türk edebiyatı , sukunet ve tasvir edebiyatıdır.' demekteydi.
Böyle bir dönemde , Pierre Loti Türk'ün ve İslamın Avrupa'da sesi ve nefesi olmuştu.
1921 yılında Rocheforttaki evinde mefluç ( felç geirmiş bir halde ) iken , Mustafa Kemal Atatürk'ün gönderdiği mektup ve bir halıdan müteşekkil hediyesini , evinin cami ismini verdiği odasında kabul etmişti.
İsmet İnönü , Lozan Müzakereleri sırasında Pierre Loti'nin ölümünü duyunca , cenazesinde bulunmak için Ahmet İhsan'ı Türk Matbuatını temsilen Rocheforta göndermişti.
Dünyanın öbür ucunda kalan Saint - Maurice adasının müslüman halkı , dinlerinin muhabbetli bir hatırası olarak bir hurma dalını Pierre Loti'nin cenazesine göndermişlerdi. Bu hurma dalı , Lotinin mezarı başına konuldu.
Lotinin vefatı üzerine , İstanbul Türk Ocağında Hamdullah Suphi tarafından tören yapılmıştı.Bugün , Sultan 2. Abdulhamit'in mezarının ve Türk Ocağı'nın bulunduğu tarihi binanın önünde ki caddenin adı pierre loti caddesi olup , Eyup'te, Kuruçeşmede Pierre Loti'nin kaldığı ev ise, pierre Loti kahvehanesi olarak kullanılmaktadır.
Loti'ye Nazım Hikmet ve bazı Edebiyatı cedide yazarları dışında, o dönemde hiç kimse ters değildi.
Emin Bülentin o ( 1913 ) yıllarındaki söylemi ile :
' Garbın cebin-i zalimi , affetmedim seni
Türk'üm ve düşmanım sana , kalsam da tek bir kişi ' şeklinde içimde hissettiğim derin bir teessürle...
Pierre Loti ve Aziyade ( Hatice ) ile Türk Kültür Havzasında Bir Lahza Teneffüs gerçekleştirdik.
Herkese selam ve sevgilerimle...
*Teneffüs gerçekleştirmek : Nefes almak , unutulmak üzere olan değerleri yeniden hatırlamak
Not : Bir süre önce , terörle mücadele eden TSK ve Emniyet Güçlerimize karşı bir rapor yayınlayarak bizleri hayrete düşüren ve milletimizin değerlerinden kopmuş bazı akademisyenlere Türk'lük meselelerinde en az Pierre Loti kadar vicdan sahibi olmayı tavsiye ederim.