Çocukken, annemle birlikte pazara giderdim. Annemin satın aldığı patatesleri, domateslerle topladığını hiç görmedim. Annem, eskilerin kerat cetveli (çarpım tablosu) dediği, sadece matematiğin basit kurallarını bilirdi.
Üniversitede öğrenciyken, insanların elma ile armudu topladığını, soğana armut doğradığını gördüm. Bu insan grubu, milletimin değerlerini söze döktüğümde, sohbet konusu yaptığımda, ‘Bana Türk müsün, Müslüman mısın?” diyecek kadar alçak ve pervasızdılar. Bana ve öğrenci arkadaşlarıma, bu soruyu sorma cüretinde bulunanlar, kendisini ateist, deist, panteist v.s gibi şeylerle isimlendiren kimselere ise, ‘Sen ateist misin, Türk müsün?’ gibi sorular sormuyorlardı.
Geçen zaman içine anladım ki; bu soru Türk milletini kendi parçasıyla dövmenin şekliydi. Çünkü; parçaya değer vermek bütüne ihanet etmekti. Yani, milletimizi kendi kültürüyle ezmekti.
Aradan geçen zaman içinde, bir grup insanın taksim meydanında; ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye bağırdığını gördük. Bazı komşu ve arkadaşlarımın ‘Aman hocam! Benim anneannem Ermeni, babaannem Rum’ dediğine şahit olduk. Hatta bu şahısların bir kaçının, bir araya gelince birbirlerine Agop, Jozef şeklinde seslendiklerini, Rum kültürünün ve Bizans devletinin, Türk ve Osmanlı medeniyetinden daha üstün bir medeniyet olduğunu savunduklarına şahit olduk.
Daha sonra, bu arkadaşların sayıları ve mensup oldukları kültür o kadar çok arttı ki, bunların hepsine ortak bir dil ve kimlik bulundu. Merak edenler için söyleyeyim; bütün bunlar olurken biz hala Türk’tük ve Müslüman olarak kaldık. Bize ‘Türk müsün, Müslüman mısın?’ diye soranların, aynı zamanda ortak bir düşmanları vardı: O da, ‘Mustafa Kemal Atatürk’tü.
Bize Türklük ve gerçek İslam olma bilinci veren önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, bu insanların asla tahammül edemedikleri salt gerçeklikti. ‘Türk müsün, Müslüman mısın?’ şeklinde soru soranlara karşı hala; ‘Ne Mutlu Türk’üm’ diyen ‘gerçek Müslümanlar’ için söyleme gereği duyuyorum. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün mücadele ettiği, bu soruyu bize utanmadan ve sıkılmadan soran şahısların dedeleriydi.
Zira, tüm dünya emperyalistleriyle mücadele eden Türk milleti ve onun ordusunu oluşturan fertlerin dini İslam, önderi Atatürk, adına mücadele ettiği milletin adı Yüce Tük Milletiydi.
Bu üç değer; birbiri ile çatışan, biri diğerinin karşıtı olan fenomen değil, birbirini destekleyen öz, biçim ve şekildi.
Çünkü, bu millet pazarda patateslerle domatesleri birlikte toplamayan ailelerin çocuklarıydı.
Herkese selam ve saygılarımla ..