Herkes son dönemde bu soruyu soruyor.
Türkiye’de adalet var mı?
Bu soru neden soruluyor, çünkü son dönemde kamu vicdanını yaralayan kararlar veriyor yargı.
Adam eşinin üzerine kaynar su döküyor haşlıyor, öldürmeye yelteniyor, adli kontrolle serbest bırakılıyor, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine yeniden gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Eşinden boşanma aşamasına gelen kadının eşi aracını kaçırıyor, kundaklıyor ölümle tehdit ediyor, adli kontrol serbest kalıyor.
Katil, eski eşini öldürüyor, katil babaya evlatlarının şikayetçi olmaması üzerine önce müebbet hapis cezası veriliyor, sonrasında ise ‘iyi hal indirimi ve tahrik indirimi’ uygulanıyor.
Cinsel istismar davalarında, kadına şiddet olaylarında, ölümlü trafik kazalarında mahkemelerin verdiği kararlar kamu vicdanını yaralıyor.
Kamu vicdanını yaralayan örnekleri çoğaltabiliriz .
Fetullahçı Terör Örgütü Paralel Devlet Yapılanması’nın yargıya verdiği hasarı, zaten devletin en üst düzey yöneticileri açıklıyor, yargıya olan güvenin yeniden tesis edileceğini belirtiyor.
Ancak son dönemde verilen yargı kararları, açık cezaevinden izinli çıkan katillerin cinayet işlemesi yürekleri yakıyor.
Ölen öldüğü ile mağdur, mağdurluğu ile kalıyor.
Vatandaşlar, yargıya güvenin yeniden tesis edileceği adımların atılmasını bekliyor.
Hak edene hak ettiği cezanın verildiği bir adalet sistemini istiyor.
“İyi hal indirimi “gibi yürek yaralayan uygulamaların tarihe karıştığını görmek istiyor.
Ölümlü trafik kazalarında, ölüme neden olan sürücülere hak ettiği cezanın verilmesini bekliyor, maktul yakınları.
Bilirkişi kurullarının liyakatli kişilerce oluşturulmasını talep ediyor.
Yargı reformu paketinin bu yaraları kapatacak şekilde düzenlenmesini talep ediyor.
Vatandaş, yargıya olan güvenin yeniden tesis edilmesini bekliyor.
Yargı mensuplarının da işi zor biliyoruz, binlerce dosya ellerinde.
TBMM’de bir kanun daha oturmadan başka bir kanunla düzenleniyor, kanunun farklı yorumlanmasının önü açılabiliyor. Bu sorun ortak payda ile çözülmeli