Televizyon kanalları “yemek” için birbirleri ile yarış ediyor.
Sofrasında karnını zar-zor doyuranlar, çocuklarını doğru dürüst besleyemeyenler “yemek” konulu programları izlerken kahroluyorlar.
“Yemek” programlarını izleyenlerin ağzının suyu akıyor!
Tadına bakanlar “beğenmedik” diye eleştiride de bulunuyor.
Yarışmacıların beğenmediği o yemekleri zar-zor geçinenlere, domatesi, biberi, patlıcanı alamayanlara, ucuz sebze meyve almak için kuyrukta bekleyenlere yedirin de “beğenmedik” mi diyor, “beğendik” mi diyor görürsünüz!
Kimisinin gelini mutfakta!
Kimisinin kocası mutfakta!
Kimisi bilmem kimle sofrada!
Ve diğerleri…
Katılanlar ödül olarak para kazanıyor, altın kazanıyor!
İzleyenlere de avuçlarını yalamak kalıyor!
Mesela kaynanalar, yarışan gelinlerin yaptıkları yemekleri tadıyor, puan veriyor.
O kaynanalar için bir başka program da yapılmalı.
Mesela adı “Gelini mutfakta, oğlu meyhanede” olabilir!
Gelini kazansın, oğlu yesin!
Meyhaneye girmekte parasız-pulsuz-çulsuz adam işi değil.
İçeri girmeden önce cep veya cüzdan kontrolü yapacaksın!
Çünkü şişeden içen hesabı görünce “yandım anam” diyor!
Çünkü şişe büfede-markette 100 liraysa, meyhanede 200 lira oluyor!
Böyle olunca da “ısmarlama” devri de ortadan kalkıyor!
Eee, şişenin yanında balık da olmalı!
Balık balıkçı tezgahlarında kilosu 20 lira.
Meyhanede porsiyonu 60-70 lira.
“Para dediğin el kiri, hesabı öde de elinin kiri temizlensin” derler.
Para yok ki el kirli kalsın!
Ne demişler.
Yersen!
Bugün şişe –mişederkendağıttık, biraz ona-buna dokunduk!
Arada sırada bu da lazım…