Yerel seçimler yaklaşırken, adaylık başvuru belgelerini aday adayı oldukları siyasi partilere teslim edenler “aday” olabilmeleri için yoğun bir kampanyaya başladılar.
Kimileri aday adaylıklarını başvurusunu yatıkları siyasi partilerin önünde açıklarken, kimileri de sosyal medya hesaplarından ve gazetelere verdikleri reklamlarla duyurmanın yolunu seçtiler.
Bazı aday adayları, billboardlardaki afişlerinde olsun, gazetelere verdiklerireklamlarda olsun “ADAY ADAYI” olduklarını açık-seçik bir şekilde ifade ederken, çok sayıda aday adayı ise “A. ADAYI” olduklarını kamuoyuna duyurmanın yolunu seçtiler.
Aday kelimesini kısaltarak “A. ADAYI” şeklinde kullananlar vatandaşlara herhalde kendilerini “Bak ben (A) adayın. Diğerleri gibi değilim”mesajı vermek istediler.
Anladığım kadarıyla aday adayı olduğunu kendilerine yakıştıramadılar.
Sosyal medyada, afişlerde, broşürlerde, reklamlarda burum böyleyken, bir başka aday adayı kendini “a. ADAYI” olarak tanıtarak başka bir yol izledi.
Afişinde (A) harfini küçük (a) olarak kullanarak adeta şark kurnazlığı yaparak okuyanların direkt “ADAY” olduğunu görmelerini istedi.
Görenler güldü.
Kısacası kendi kendini gülünç duruma düşürdü!
Önümüzdeki yıllarda yapılacak seçimlerde birbirleriyle rekabet eden otobüs firmalarında olduğu gibi aday adayı olarak başvuranlar kendilerini “ÖZ ADAY”, “HAHİKİ ADAY”, “HAS ADAY” gibi tanıtırsa şaşmamak lazım!
Konu seçimden, aday adaylarından açılmışken devam edelim.
Samsun’da 5 dönem milletvekili seçilen rahmetli İlyas Kılıç’ın her karşılaşmamızda söylediği unutamadığım bir sözü vardı:
“Siyasette uzun süre dostluk, uzun süre küslük olmaz.
Dostunuz düşman, düşmanınız dostunuz olabilir.”
Bu sözün ne kadar doğru olduğunu geride bıraktığımız seçimlerde olduğu gibi, yaklaşan 31 Mart seçimleri öncesinde de görebiliyoruz.
Dün birbirlerine demediğini bırakmayanlar, işin içine menfaat girince bugün birbirlerine öyle bir sarılıyorlar ki; şaşmamak elde değil.
Siyasette sık sık tanık olunur.
Bazı sözü/sözleri zamanı gelmeden söyleyenler her zaman büyük zararlara yol açarlar.
Uygun olmayan zamanda aklına geleni söyleyenler bunun cezasını çekerler.
Trafik bazı suçları affedebiliyor ama siyasette böyle bir af yoktur!
Vakitsiz öten horoz, uğursuz sayılarak nasıl kesiliyorsa, siyaset yapanlar da bazı konularda vakitsiz öttükleri yani üfürdükleri zaman kendilerini her zaman siyaset arenasının dışında bulurlar.
Bu dün öyle olmuştur.
Bugün böyle, yarın da böyle olacaktır.