Hasta yatağında uzanmış, ince yorganı göğsüne kadar çekmiş, arkasındaki yastıklara hafif bir meyille yaslanmıştır, 29 Ekim (1938) günü orduya mesajı ve ardından meclisin yasama yılı açılış söylevini gözden geçirmek için başbakana yanına yaklaşmasını işaret etmiştir.
Başbakan, iskemlesini yatakla temas eder hale getirerek sokulmuştur. "Nutuk ne oldu?" Başbakan Bayar "Hazır" demiş ve nutuk içeriği hakkında bilgi arzına başlamıştır.
Reisicumhur dikkatle dinlemektedir; beş altı dakika geçmiş, sakin bir lisanla: "Okumayacak mısın?" diye sormuştur. Nutuk, onun sözleriyle önce bir giriş sonra esas kısımlardan oluşmaktadır. Yalnız "final" kısmı yoktur (reisicumhur, öteden beri yazının, sözün bağlanışını bu kelimeyle anlatmıştır).
Metni okuyan başbakan bir yerde gramer hatası yapmıştır ve farkındadır, paragraf bitince tekrar etmesini istemiş, başbakan gülümsemiştir. "Neye gülüyorsun?" diye sormuştur. "Yanlışlık yazılışından değil, benim okuyuşumdan oldu" demiştir. "O halde devam!" Okuma bittiğinde başbakan, "Eksik olan finaldir" diye eklemiştir. "Onu şimdi tamamlarız."
Başbakan'ın kalemi elindedir: "Büyük Kamutay Şimdiye kadar olduğu gibi, bütün işlerinizde başarılar dilerim." Başbakana yazdırdığı bu cümle ile söylev tamamlanmıştır. Atatürk'ün resmi hayatının son sözü kendi yazdırdıkları işte bu sözdür: "Bütün işlerinizde başarılar dilerim." Şimdi sıra, Cumhuriyet'in 15. yılında orduya "son" mesajıdır. Doktorların itirazlarına rağmen onu da yazdırmıştır. Başkomutanın orduya "son" mesajı şu şekildedir:
“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini, en buhranlı ve meşkûl anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet'in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla donanmış olduğun halde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına şüphem yoktur. Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve amade olduğuna, benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük milletimizin orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlarla bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir nefis feragatiyle ve hayatı küçümseyerek her türlü vazifeyi yapmaya hazır olduğunuza eminim. Bu kanaatle, kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün millet önünde beyan ederim.”
Başbakan Celâl Bayar tarafından bu mesaj geçit töreni başlamadan orduya hitaben okunmuştur. Başbakan Ankara'ya gitmek üzere yanından ayrılırken, "Arkadaşlarıma benim selam ve sevgilerimi söylemeyi unutma!" diye tembih etmiştir. 29 Ekim günü ve gecesini bitkin, endişeli ve heyecanlı geçirmiştir. Odasının kapısı açıktır, şezlonga uzanmıştır, yanındaki koltukta Salih Bozok oturmaktadır, başyaver ayaktadır. Merasim dönüşü sarayın önünden geçen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri bando eşliğinde İstiklal Marşı okumaktadır, bu sesler heyecanını en yüksek düzeye tırmandırmıştır. Denizin üstünde şenlik vardır. Atatürk birden irkilerek pencereye doğru gitmek istemiştir. Salih Bozok ve başyaver koluna girerek pencereye götürmüşler, Atatürk heyecanla camı silmiş ve sonra yaklaşarak ince sesiyle "Sen ne büyük milletsin" diye fısıldamıştır.
(Alıntı) Kaynaklar: Naci Sadullah, Tan, (12 Kasım 1938) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt XXX, s.306. Celal Bayar, Atatürk'ten Hatıralar, s.101-103. Nazmi Kal, Atatürk'le Yaşadıklarını Anlattılar, s.22. (İkinci Kâtip Selim Aru)
(YAKTIĞIN MEŞALE HİÇ SÖNMEYECEK)