Samsunspor’un kendi evinde oynadığı Sivasspor karşılaşmasında “Kendi kaderini kendisi tayin etmeyecek” demiştim, yanılmışım.
Maalesef Samsunspor kaderini kendisi tayin etti ve evinde bir karşılaşma daha kaybedip Süper Lig’e veda etti.
90 dakika boyunca Sivasspor karşısında şu futbolcu iyiydi, bu futbolcu kötüydü demenin ne anlamı var artık.
Karşılaşmanın en iyisi Samsunspor takımının kalecisi Ertuğrul’du demenin de bir anlamı olmasa gerek. Bundan kimse takım çok kötüydü de Sivas ataklarına karşı duran tek insan kaleci Ertuğrul’du anlamını çıkarmamak gerekir.
Hakemin Samsunspor lehine bir penaltıyı es geçip karşılaşmanın dönüm noktasında eksi puan aldığını, Mesut Bakkal’ın Samsunspor’un orta alanını ayakta tutabilen iki isimden birisi Fink’i oyundan alıp acemi Murat Ceylan’ı sahaya sürmesini eleştirmenin de ne anlamı olur ki…
Sezon başındaki transfer yanlışları, teknik kadronun acemilikleri, başkan dahil yönetimin basiretsizliği ve beceriksizliği…
Bütün bunları bugün yazmanın da bir anlamı yok herhalde…
Liglerin belki de en kötü takımının kaybettiği her karşılaşmadan sonra “hakeme beceriksiz” , kazandığı her karşılaşmadan sonra da “Şahane Samsunspor” diye başlıklar atan Samsun medyasının ne kadar yanlış içinde olduğunu söylemenin de artık galiba bir anlamı yok…
Bu yazıyı yazarken bilgisayarda bir fotoğrafta açık olarak duruyordu.
Samsunspor’un Süper Lig’e çıktığı gün, 19 Mayıs Stadının çimlerinin üzerinde çekilmişti.
Kimler yoktu ki o fotoğrafta…
İyice baktım.
O fotoğrafta bulunanların büyük bölümü yoktu ortalıklarda…
Ne tribünde ne de sahada…
Yoktular…
Belki, bundan sonra gelebilecek başarılarda yine çıkarlar ortaya…
Gerçekleri görmedikten sonra belliydi zaten olmayacağı…