Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ali Sirmen yaşamını yitirdi.
Allah rahmet eylesin, ışıklar içinde yatsın!
Ali Sirmen yıllardır tanıdığım bir meslek büyüğümdü.
İstanbul’daki gazete merkezinde sık sık bir araya geldiğim Ali Sirmen, Samsun’a yaptığı ziyaretlerde de büro çalışmalarından son derece memnun kalmıştı.
Pazar günleri gazetenin eki olarak verilen Cumhuriyet Dergi için Bekri Çeşnici imzasıyla da gurmelik ana konulu yazılar yazan Ali Sirmen, Saathane Meydanı’ndaki Cumhuriyet Lokantası’ndan övgü ile bahsetmişti.
Cumhuriyet Lokantası’nın sahibi Bülent Kaptan ile koyu bir sohbet yapmıştı.
Cumhuriyet Gazetesi Bürosu’ndan büro çalışanları ile birlikte akşam yemeği için yola koyulmadan önce Ali Sirmen’e “gazetemizin lokantasına gidiyoruz” demiştim.
Şaşırmıştı!
“Lokantamız mı var?” demekten geri kalmamıştı.
Taksiden indiğimiz zaman “Cumhuriyet” yazılı lokantada kuruluş tarihi olarak ise 1930 yer alıyordu.
Ali Sirmen önce değişmeyen tadıyla tencere yemeklerinin de sunulduğu mutfağa girerek sıkı bir denetim yapmıştı.
Görüntüleri Salim Sürmeli kayıt altına almıştı.
Bülent Kaptan daha sonra Cumhuriyet Dergi’de Bekri Çeşnici imzası ile yayımlanan Cumhuriyet Lokantası ile ilgili fotoğraflı tam sayfa röportajı çerçeve içinde lokantanın duvarına asmıştı.
Büro ziyaretlerinin birinde masamda gördüğü daktilo ile yazılmış 3 sayfadan oluşan haberi görünce dikkatli bir şekilde okumuş, “Merkeze ne zaman göndereceksin?” diye sorduğu zaman “Gönderdim, yayınlanmadı” dediğim zaman tepki göstermiş, alarak çantasına koymuştu.
Yayınlanmayan haberde İlk Adım Anıtı’nın öyküsü ve gençliği simgeleyen kız ve erkek figürlerinin Atatürk’ün yanından kaldırılması yer alıyordu. Ayrıca 1981 yılında kurulan 100. Yıl Komitesi’nde yer alan Selahattin Ereren, Altay Utkan, Doç. Dr. Osman Ecevit ile yaptığım görüşmeler ve heykeltraş Hakkı Atamutlu’nun anlattıkları yer alıyordu.
İstanbul’a döndüğü zaman “Dünyada Bugün” adlı köşesinde “Bir Anıt Öyküsü” başlıklı haberime olduğu gibi yer vermişti.
Ali Sirmen 5 Eylül 1989 tarihinde yayınlanan yazının girişinde şu ifadeleri kullanmıştı:
“Her şeyin ve her yerin tornadan çıkmışçasına birbirine benzediği bir dünyada, gezginciliğin de eski tadının kalmaması çok doğal. Ve ne yazık ki, Türkiye’miz artık böyle bir ülke. Karadeniz’den Marmara’ya, oradan da Ege’ye ve Akdeniz’e kadar tüm kıyı kent ve kasabaları doldurulmuş rıhtımlarla denizden uzaklaştırılmışlıkları, aynı estetik duygudan yoksun betonarme yapıları, aynı biçim pasajlarıyla birbirinin kopyası çirkinlikler zincirini oluşturuyorlar. Bunların içinde kopuk birkaç halka gibi duran, kişiliğini, özelliğini korumuş ender kasabalarımız da yok değil.
Samsun’da eskiyi ya da değişik bir kıyı kentini ararsanız çok çaba harcamak ve küçük birkaç örnekten hareketle düş gücünüzü çalıştırmak zorunda kalırsınız.
Ama Samsun, Türkiye Cumhuriyeti’ne giden ilk adımın atıldığı yer olması dolayısıyla, yakın tarihimizi ve o ilk adımı anımsatır yine de. Nitekim, fuar alanının önünde eskiden kıyı olan yerde bu önemli olayı simgeleyen bir İlk Adım Anıtı da dikilmiş.
Ama anıtın öylesine acıklı güldürü bir öyküsü var ki.
İsterseniz burada sözü Samsun Bürosu Şefi Cemil Ciğerim’e bırakalım:
(…)
Köşe yazısının devamında İlk Adım Anıtı ile ilgili derlediğim 3 sayfadan oluşan çalışmam yer aldı.
Bab-ı Ali’den bir Ali Sirmen geçti.