Osmanlı Mimarisi Orta Asya kökenli bir Türk boyu tarafından, İznik-Bursa ve çevresinde oluşturulup, geliştirilmiştir. Orta Asya’dan ve Anadolu’dan pek çok etki almış olması normaldir. Durumu, Osmanlı Mimarisinin ilk dönemine ait türbe yapılarıyla örnekleyebiliriz Başlangıç devrinde yüksek ön cephe, eyvanlı giriş, yüksek kubbe kasnağı, piramidal külah örtü gibi unsurlarla Orta Asya ve hatta Selçuklu mimari geleneğinin devam ettirildiğini görürüz. Taşıyıcı duvarlarda ilk yerleşilen bölgelerde taş malzemenin kolaylıkla bulunmaması yanında taş-tuğla sıralarıyla oluşturulan ve Bizans etkili olduğu anlaşılan almaşık örgü sistemi ve bazı süsleme elemanlarında Bizans kaynaklı devşirme parçaları buluruz. Yer yer görülen Bizans etkisi, mimari bütünlük içinde, binanın bir parçası olmaktan öteye gitmemiştir. Tabii bütün mimari unsurları ayıklayıp içinde ne kadarının Türk olduğunu belirlemek mümkün değildir. Fakat asıl olan mimari bütün içinde kimliğin ortaya koyulabilmesidir. Çünkü mimarinin kendi bünyesinden doğan bütünlük önemlidir. Bütün dış etkiler iyice özümsenmiş ve esas bünye içinde eritilmiş, 50 yıl gibi kısa bir süre içerisinde “Osmanlı Mimarisi” karakteri oluşturulmuştur. Bu dengeli, net mimari, komşu mimarilerden ayrılarak kendi kişiliğini ortaya koymayı başarmıştır.
Şehirlerin Kimliği; Külliyeler
Osmanlı üslubu, süsleme açısından da Türk mimarisine yeni bir anlayış getirmiştir.Osmanlılar,bütün komşu ülkelerin topraklarını ele geçirdikleri halde, çoğuna hâkim olan bol süslü üslubu benimsememişler, kuvvetli bina oranları esasına dayanan mimari üsluba ağırlık vermişlerdir.
Şehircilik açısından baktığımızda, Osmanlı öncelikle Bizans, sonra diğer komşularının şehirlerine yerleştiklerini fakat derhal bir imar hareketine girerek beldeye kısa zamanda Osmanlı kimliği kazandırdıklarını görüyoruz.
Şehirlere Osmanlı kimliğini veren önemli bir etken, şehrin merkezinde dinsel, ticaret ve kültürel merkez oluşturan külliyelerin yapılmasıdır.
Dünya Kültür Mirası
İstanbul’un alınmasıyla, bir bakıma tarihteki Roma İmparatorluğunun yerini almış, Osmanlı Sultanlığı, Osmanlı İmparatorluğu haline gelmiştir. İstanbul’un fethi, yalnızca Osmanlıların değil, bütün dünya sanatçılarının önünde yeni ufuklar açmış, Rönesans dönemi başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Osmanlı-Türk mimarisinin klasik dönemi başlangıcı yapılmış ve Mimar Sinan’ın kişiliğinde zirveye ulaşmıştır.
Küçüklü büyüklü yüzlerce örneği, İstanbul Süleymaniye Camii’ni bir kenara bırakıyoruz.. Dünya taş mimarisinin zirvesi olarak kabul edilen Edirne Selimiye Camii, artık Mimar Sinan eseri olmanın, Osmanlı-Türk mimarisinin ulaştığı noktayı simgelemenin ötesine geçmiş, dünya kültür mirasının da en önemli parçalarından biri olarak dünya mimarlık tarihindeki yerini almıştır