Anasayfa
  • SAMSUN HABER
  • SAMSUNSPOR
  • ASAYİŞ
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • SPOR
  • GÜNDEM
  • EĞİTİM MAGAZİN ÇEVRE - ENERJİ İNSAN DÜNYA TEKNOLOJİ KÜLTÜR SANAT YAŞAM TÜRKİYE GÜNDEMİ SAĞLIK
  • Ara
SON DAKİKA:
13:05
Diyarbakır'da cani koca, eşini 12 yerinden bıçakladı
13:04
Özal’ın korumasının ilginç hobisi
12:53
Bebeğini öldürdüğü iddia edilen kadın ile 3 yakını tutuklandı
12:52
Mülakat sonuçları sızdı mı? MEB'den "Sistemsel hata" savunması
12:49
Eve giren hırsız uyuyan kadını önce öptü, ardından telefonunu çalıp pencereden atladı
12:46
Günlerce hastanede tedavi gören Kadir İnanır, zayıflığıyla dikkat çekti
12:44
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AK Parti kurucularına mektup
12:42
Geleceğin arama-kurtarma köpekleri böyle seçiliyor
12:41
Türkiye'nin 1 numaralı cerrahi alet üretim merkezinden 100'den fazla ülkeye ihracat
11:30
Samsun Büyükşehir Belediyesi'nde batık bütçeye 1,3 milyar yük
11:00
Takıma da Başkana da güven tam
01:44
Samsunspor Teknik Direktörü Bayram Bektaş'tan Galibiyet Yorumu
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. REMZİ KOZAL
  3. Çanakkale Savaşları ve Anzaklı Ömer…
25 Mart 2020 - 16:24

Çanakkale Savaşları ve Anzaklı Ömer…

25 Mart 2020 - 16:24
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Çanakkale Savaşları ve Anzaklı Ömer…
REMZİ KOZAL

Geçen hafta Çanakkale Kahramanı Samsunlu Ali Çavuş’un hikayesini yazmıştım. Okuyucularımdan çok güzel kritikler aldım. Bir çok okuyucumda bana “Anzaklı Ömer’in” hikayesini gönderdi. Gerek Ali Çavuş’un hikayesi ve gerekse  Anzaklı Ömer’in hikayesi, birbirine o kadar benziyor ve tamamlıyor ki; onu da bu hafta köşeme taşımak istedim…

1957 Yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD’ye giden doktor Ömer Musluoğlu, vazife yaptığı hastanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

“Amerika ‘ya gittiğim ilk yıllar… New York’da Medical Center Hospital’da vazife almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler…

Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor.

Diğer zamanlarda da laboratuvarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim.

Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş yaşlarında…

- Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?” dedim.

Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı… Kolunu açtım, baktım pazusunda bir Türk bayrağı dövmesi var.

Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim:

- Siz Türk müsünüz?

- Kaşlarını yukarıya kaldırarak “hayır” manasına bir işaret yaptı.

- Ama ben hala merak ediyorum. “Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?”

- Aldırma öylesine bir şey işte, dedi.

Ben yine ısrarla:

- Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım…

Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:

- Siz Türk müsünüz?

- Evet Türk’üm…

İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı…

Anlatmaya başladı:

Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye’de… Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı.

Ben, Avustralya Anzaklarındanım.

İngilizler bizi toplayıp dediler ki:

- Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar.

Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda…

Birlik olup üzerine gideceğiz.

Bu savaş çok önemlidir. “Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık…

Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale’ye sevk ediyormuş.

Bizi gemilere doldurup Mısır’a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale’ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm.

Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler gibi geceyi gündüze çeviriyordu.

Her taarruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu.

Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe şaşırıyorduk.

Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık.

Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar.

Meğer bu barbarlıktan değil, kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş.

Biz karaya çıktık. Taarruz ediyoruz, bizi püskürtüyorlar…

Tekrar taarruz ediyoruz, bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz…

Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim. Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam.

İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya…

Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar.

İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana.

İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şok olmuştum doğrusu…

Dedim ki kendi kendime:

- Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar…

Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi… Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler…

Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla ‘Yazıklar olsun bana’ dedim. ‘Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim?

Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış’ diyerek pişman oldum…

Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki…

Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce…

Nihayet bizi serbest bıraktılar.

Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın sırrı bu işte…

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

- Talihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk…

Ne garip değil mi? Avustralya’dan Amerika’ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim.

Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle inanıyorum.

Peşinden nemli gözlerle:

- Bana adınızı söyler misiniz? dedi.

“Ömer” cevabını verdim.

Merakla tekrar sordu:

- Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?”

- Babam Müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş.

- Senin adın Müslüman adı mı?

Ben:

- Evet, Müslüman adı” deyince yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu.

Yüzüme bakarak dedi ki:

- Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra “Anzaklı Ömer” olsun.

- Olsun, dedim.

- Peki doktor beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?”

Şaşırdım, nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o bunu hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş…

- Tabii, dedim.. “Müslüman olmak çok kolay.”

Sonra kendisine imanın ve İslam’ın şartlarını anlattım, kabul etti.

Hem kelime-i şahadet getiriyor, hem de ağlıyordu…

Mırıldandı:

- Siz Müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah’ımı ansam olur mu?

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk’ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş.

Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim.

Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk.

Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti.

- Beni yalnız bırakma olur mu?

- Ne gibi Ömer amca?

- Ara sıra gel de bana İslamiyet’i anlat!..

Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.

O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu.

Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum;

“Doktor Ömer, lütfen 217 numaralı odaya gidin!”

Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu.

Hemen başucuna oturdum, kendisine kelime-i şahadet söylettirdim, o şekilde kucağımda ruhunu teslim etti…

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne yalan söyleyeyim, ağladım…”

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Pide, Menemen, Tirit, Nokul … Samsun markalaşıyor - 13 Ağustos 2022
  • 93 yaşında çalışmadan duramıyor… - 05 Ağustos 2022
  • Samsun Teknofest'e hazırlanıyor… - 23 Temmuz 2022
  • Dünya Samsunluları, Samsun'da buluşuyor… - 06 Temmuz 2022
  • Samsunlular siyasete ağırlık koyuyor… - 01 Temmuz 2022
  • İstanbul Samsunlularına siyasetçi ilgisi… - 24 Haziran 2022
  • Ege, "Mavi Vatan" ile Barış Denizi olsun… - 11 Haziran 2022
  • SAMSUN ÜNİVERSİTESİ İLE TEKNOFEST SAMSUN'DA - 25 Mayıs 2022
  • Samsunlular İstanbul'da çok daha güçlü… - 19 Mayıs 2022
  • İstanbul'da, Büyük Samsun Buluşması… - 10 Mayıs 2022
  • Dünya Kültür Başkenti İstanbul'da Samsun Günleri… - 06 Mayıs 2022
  • İstanbul'dan Samsun'a - 30 Nisan 2022
  • İstanbul Samsunluları, gücünü güç katıyor… - 23 Nisan 2022
  • İstanbul Samsunluları, Büyük Buluşmaya hazır… - 14 Nisan 2022
  • İstanbul Samsunluları’nda “Büyük Buluşma” heyecanı - 08 Nisan 2022
  • İstanbul Samsunluları ve 16-19 Mayıs… - 31 Mart 2022
  • İstanbul’daki Samsun ve İstanbul Samsunluları - 26 Mart 2022
  • Üç günlük dünya… - 25 Şubat 2022
  • İstanbul Samsunluları’nda ittifak… - 17 Şubat 2022
  • İstanbul Samsunluları’nın temel taşı; dernekler… - 03 Şubat 2022
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 13
Köşe Yazarları
TEDİRGİN!
TUFAN İPEK
TEDİRGİN!
KİM ART NİYETLİ?
E. CANER CABBAR
KİM ART NİYETLİ?
İyi ki VAR
SELÇUK KAYA
İyi ki VAR
SAMSUN POLİSİ ALKIŞI HAK EDİYOR
N. ALPER CABBAR
SAMSUN POLİSİ ALKIŞI HAK EDİYOR
 DİYANET GÖZÜNÜ PROMOSYONLARA DİKTİ!
MEHMET AKSOY
DİYANET GÖZÜNÜ PROMOSYONLARA DİKTİ!
İNSAN...
A.YENER CABBAR
İNSAN...
UKRAYNA DERNEKLERİ EĞİTİMDEN GEÇTİ
CEMİL CİĞERİM
UKRAYNA DERNEKLERİ EĞİTİMDEN GEÇTİ
Vali Dağlı: TEKNOFEST'e hazırız
RAGIP GÖKER
Vali Dağlı: TEKNOFEST'e hazırız
SÖZLER NEDEN TUTULMUYOR?
İSMAİL BAŞARAN
SÖZLER NEDEN TUTULMUYOR?
BURASI İSTANBUL DEĞİL…
DAVUT AKTAŞ
BURASI İSTANBUL DEĞİL…
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE YAŞANANLARIN BENİM PENCEREMDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
SADİ SUBAŞI
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE YAŞANANLARIN BENİM PENCEREMDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
DEVLET AKLI NE DİYOR?
ADNAN ÖZ
DEVLET AKLI NE DİYOR?
DÜNDEN BU GÜNE KADIKÖY MAHALLESİ
ŞAKİR DEMİRCİ
DÜNDEN BU GÜNE KADIKÖY MAHALLESİ
Üst geçidi yeterli olmayan 'Akıllı Şehir'
ZEKERİYA FIRAT
Üst geçidi yeterli olmayan 'Akıllı Şehir'
İki kere iki dört eder…
ORÇUN DEMİRSOY
İki kere iki dört eder…
BİTİRİM İKİLİ
HAKKI YEŞİLYURT
BİTİRİM İKİLİ
İftar Ne Zaman? 
Dr. BATUHAN ÖRS
İftar Ne Zaman? 
Pide, Menemen, Tirit, Nokul … Samsun markalaşıyor
REMZİ KOZAL
Pide, Menemen, Tirit, Nokul … Samsun markalaşıyor
BAŞARININ EN BÜYÜK ANAHTARI
ZEKAİ ANIL
BAŞARININ EN BÜYÜK ANAHTARI
ZURNA
ZEKAİ GÜL
ZURNA
Ege'de Karadeniz inadı...
İLKER AKTAŞ
Ege'de Karadeniz inadı...
EĞİTİM VE KADINLAR
ALPARSLAN ÇEPNİ
EĞİTİM VE KADINLAR
Çok Okunan Haberler
Samsunspor'da en çok o futbolcu merak ediliyor
Samsunspor'da en çok o futbolcu merak ediliyor
Samsun'da silahlı tehdit şüphelisi tutuklandı
Samsun'da silahlı tehdit şüphelisi tutuklandı
Banka Şubesi Müdürü Rehin Alındı
Banka Şubesi Müdürü Rehin Alındı
Son Dakika… Altay: 0 – Samsunspor: 2 (Maç Sonucu)
Son Dakika… Altay: 0 – Samsunspor: 2 (Maç Sonucu)
Borcunu isteyince canından oldu
Borcunu isteyince canından oldu
Ana Sayfa
SAMSUN HABER
SAMSUNSPOR
ASAYİŞ
EKONOMİ
SİYASET
SPOR
GÜNDEM
EĞİTİM
MAGAZİN
ÇEVRE - ENERJİ
İNSAN
DÜNYA
TEKNOLOJİ
KÜLTÜR SANAT
YAŞAM
TÜRKİYE GÜNDEMİ
SAĞLIK
Foto Galeri
Video Galeri
Köşe Yazarları
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • ASAYİŞ
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • GÜNDEM
  • SAMSUN HABER
  • SAMSUNSPOR
  • SİYASET
  • SPOR
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim