Cumhuriyet her ne kadar 1923’te ilan edilse de milletin seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kendini yönetilmesi, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışıyla resmen başlamıştır. Hatta Sivas Kongresi’nin ardından İngiltere Büyükelçisi Londra’ya çektiği telgrafta ‘Türkler cumhuriyete gidiyor’ demiştir. Cumhuriyete akşamdan sabaha geçilmedi. Seçimle, yönetimin belirlenmesinde seçilen kadar seçenlerin de bilinçli, nitelikli olması gerekir. Atatürk de Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, daha büyük bir savaş bizi bekliyor; cehaletle savaş’ demiş, Türk milletinin aydınlanması için gece gündüz çalışmıştır.
Yüz yıl sonra birçok farklılığa rağmen seçme ve seçilme becerisi açısından bugün daha gerideyiz. Tüm kötülükler cehaletten kaynaklanır. Cahil, dost ile düşmanı, hain ile kahramanı, hak ile batılı ayırt edemez. Karanlıkta insanlar değil; kan emen yarasalar görür. Çocuklar eğitimden yoksun bırakılarak ülke karanlığa, zifiri karanlığa gömülüyor. Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa o ülkede güneş batmak üzeredir.
Sorunlarımızın çözülmesi, bizi mutlu edecek yasaların çıkarılması için yetki verdiğimiz vekiller kendi şahsi veya bağlı bulundukların zümrelerin çıkarlarını göz ettiği için, artık egemenlik kağıt üstünde milletindir, gerçekte milletin değildir. Milletvekilleri yetkilerini kötüye kullandıkları halde azledilemiyorlar.
Bazı hak ve özgürlüklerin yasalarda veya kitaplarda bulunması, uygulanmazsa bir anlam ifade etmez. Jean-Jacques Rousseau’nun ‘Diktatörlük tek başlı, dejenere demokrasi ise bin başla canavardır.’ dediği gibi bizdeki demokrasi dejeneredir.
Şanı Yüce Allah ‘Oku! Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?’ buyuruyor. Atatürk ‘Bugünün çocukları yarının büyükleri olacaktır, onlara öyle davranın; onları öyle eğitin’ diyor. Dünyadaki aydınlanmanın öncüleri ‘Aldığınız eğitim kadarsınız, eğitim almıyorsanız yoksunuz’ diyor. Eğer eğitim almadığınız halde hala varsanız, millete yüksünüz, ülkenizin geleceği yoktur.
2023-24 Eğitim-Öğretim Yılı’nda 5 milyon öğrenci okula gidemedi. Okul sıralarında olması gereken öğrencilerin yaklaşık 2,5 milyonu ekonomik ve ailelerinin evde ihtiyacı olması nedeniyle açık öğretime devam edeceği belirtilerek okula gönderilmedi, geri kalanlar ise hem ekonomik nedenlerle hem de okumanın yararına inanmayan veliler tarafından okullardan alındı.
İş güvenliği olmayan yerlerde çalışırken, sadece bu yıl kayıtlara geçen ki geçmeyenler daha çoktur; 750 çocuk iş kazası ve iş cinayetlerinde can verdi. Diğer nedenlerle ölenleri anlatmaya yerimiz yetmez.
Yüksek puanlı üniversite mezunları iş bulamazken, hiç üniversite bitirmeyenlerin veya çok düşük puanlı, özel üniversite veya yurt dışındaki paralı okullardan mezun olanların birkaç yerden yüksek maaş alması, işsizlerin çoğunun diplomalı işsizler olması ‘Okuyacaksın da ne olacak?’ anlayışına neden olurken, eğitim - öğretim de anlam ve önemini kaybetti.
Üniversite aşamasında ise yurt ve kalacak yer bulunamaması da eğitim ve öğretimi etkiledi. Tıp fakültelerini kazanan öğrenciler bile barınamadığı için kayıt dondurdu, okuyamadı. ABD’den daha çok yabancı ülkelere para yardımı yapan Türkiye’nin çocukları yurtlarda yer bulamadığı, yüksek kiraları ödeyemediği için ya eğitim/öğretime ara verdi ya da tamamen terk etti. YÖK Başkanı yabancı öğrencilerin çokluğuyla övünüyor, ama Türk öğrencilerin okuyamadığından kimse söz etmiyor.
Çocukları okulsuz bırakmak; onlarla Rus Ruleti oynamaktır. Çocuğuyla Rus Ruleti oynayan aslında geleceğiyle Rus Ruleti oynuyordur. Çocukları eğitimden yoksun bırakmak önce o çocuklara sonra da o millete yapılabilecek en büyük kötülüktür, ‘Milletin Bekası’ için en büyük tehdit ve tehlikedir.
Zararlı kendiliğinden yetişir, ama yararlıyı yetiştirmek emek ister. Çocuklar eğitilmediği için bir taraftan uyuşturucu, diğer taraftan fuhuş, internet ve sosyal medya batağına sürükleniyor. Çocukların bileklerine, eğitilerek geleceklerini güvence altına alacak altın bilezik takılması gerekirken, kötü alışkanlıkların bükülmez kelepçeleri takılıyor.
Tüm çocukları besleyip, barındırmak, bulundukları yerde; il, ilçe, köyde eğitmek ve öğretmek, yükseköğretimde de fırsat eşitliği sağlamak, mezunlar arasında da liyakate özen göstermek sosyal hukuk devletinin temel görevidir. Devletin dini adalettir, inançsız yaşanır ancak adaletsiz yaşanmaz! Sevgili çocuklar tüm olumsuzlukların son bulacağı umuduyla ’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı içtenlikle kutluyor, zor olsa da arzularınızın gerçek, her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.