Ne iş olsa yaparım abi, dönemi çok gerilerde kaldı.
Yöneticilerin 'O işin üstesinden gelirsiniz', sözü de.
Artık her şey daha teknik ve kapsamlı.
Eskilerin 'dikkatliliği ve öngörüleri de' bu dönemde çok yok.
Liyakat ve tecrübe o nedenle çok öne çıkıyor.
Ne yazık ki, öngörü eksiklikleri masumların canını yakıyor.
Bunun en acıtan örneğini Canik'te akaryakıt istasyonunda yaşanan yıkama yerinin çökmesiyle Samsun yaşadı.
Aynı aileden 3 kişi yaşamını yitirdi.
Eğer o yıkama yerinin ruhsatsız olmasına rağmen çalıştırılmasına izin verilmeseydi;
Ya da kayaların yanında 'taş düşebilir' uyarısını görüp de, o yıkama istasyonu 5 metre daha öne çekilseydi, bu facia yaşanmayabilirdi.
Olan olduktan sonra sorumlu bulmak zor.
O ruhsatlara imza atanlar, görmesi gereken yetkililer 'soruşturmada var mı?’
Akaryakıt istasyonu sahibi, tek sorumlu gibi ve cezaevinde.
Bir de yitip giden canlara olan oldu.
O nedenle belki 100 defa köşeme konu etmişimdir;
Liyakat çok önemli.
Alın size bir örnekte;
Atakum'da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nce düzenlenen bilim festivalinde yaşandı.
Onlarca öğrencinin bulunduğu alanda, sahne arkasındaki platform devrildi ve altında 5 öğrenci kaldı.
Allah korudu basit yaralanmalarla atlattılar.
Platformun rüzgar nedeniyle düştüğü söylendi.
İyi de zaten üzerinde pankart olan demir platformun zemine sabitlendirilmemiş olması, en hafif bir rüzgarda bile düşmemesi için şaşırtıcı olurdu.
Bunu öngörememek nasıl olur, anlamak zor.
Festival komitesi, o alanın sorumlusu, bu işleri kimlere yaptırmış, daha önce deneyimleri var mı merak konusu elbette.
Denetimi kim yapmış o başka bir konu.
Allah'tan ucuz atlatıldı.
Ancak; tüm bu yaşananlardan ders çıkarılması gerektiği de bir gerçek.
Böyle toplu programlarda, işi bilen ve tecrübeli kişilerin, hem kurulumda hem de son kontrolü yapması şart.
Şimdi bir başka konu ise, Karadeniz’deki ölümcül Rip akıntıları.
Her yaz sezonu olduğu gibi yine Karadeniz'de, alarm çanları çalmaya başladı.
Riskli bölgeler açıklandı, o bölgelerde denize girilmemesi gerekir.
Yaz sezonu boyunca çevre iller dahil Samsun sahilindeki tehlikeli bölgeler sürekli duyurulmalı.
Çünkü daha çok şehir dışından gelenler, bilmediği için bu akıntılara kapılıyor.
Bayram tatilinde Yakakent'e gittiğimde gördüm; ‘denize girilmesinin yasak olduğunun yazılı olduğu levhanın’ önünde vatandaşlar denizdeydi.
Açık söyleyeyim bir uyaran ve denetleyen de görmedim.
Zaten o tabelayı otopark kısmının kenarına asmışlar.
Ancak önünden geçersen ve dikkatini çekerse görebilirsin.
Şimdi diyecekler ki uyarı var,
Ben yazdım oldu, demekle olmaz elbette.
O kentin kaymakamlığı, belediyesi, güvenlik görevlileri, denize girilmesi yasak olan yerlerde levhaları daha görülebilir, hatta kumsal üzerine koymalı.
Anonslarla da uyarı yapılmalı.
Samsun’da riskli yerler için de aynı.
Can kurtaranlar faaliyette olmalı.
Şehir dışından gelen tabelayı görmez girer denize ve rip akıntısına kapılabilir.
Yani bir işi yapmak yetmez.
Doğru sonuç alınması için kontrol ve denetim de gerekir.
Tıpkı, o platformu yerleştirdikten sonra sağlamlığını kontrol etmek gibi.
Tıpkı, o yıkama yerinin ruhsatı olmamasına rağmen, faaliyetine izin verilmesi gibi.
Eğer denetim ve kontrol olmazsa, 'bu olaylar ihmalin de ötesinde işlere' döner.
Çünkü tecrübe ve liyakat eksikliği varsa;
Önce öngörü yokluğu, sonra vurdumduymazlık oluşur.
Bir adım sonrası da facia olabilir.
O nedenle söz konusu can güvenliği ise, bazı konularda;
Dikkat ama çok dikkat.
Ve tam kontrol, sıfır tolerans.
Samsun Valisi Orhan Tavlı'nın, bu konularda ve özellikle deniz sezonunun açılması nedeniyle gerekli uyarıları yapacağına inanıyorum.
samsun milli eğitim çok gerıde