Samsun'da önceki gece yaşanan ve bir ailenin yok olduğu heyelan olayı 'bir kader değil kesinlikle'.
Annenin enkazın altından yaralı olarak kurtarıldığı olay herkesin yüreklerini sızlatırken;
Yaşanan ‘geliyorum’ diyen facianın bir boyutuydu.
O heyelan gündüz saatlerinde olsa, Allah korusun sonuçları çok daha ağır olurdu.
Bölge o kadar riskli bir alan ki; Bayraktepe'nin bulunduğu alanın yaklaşık 1 kilometrelik karayolu çevresinde aynı şekilde onlarca akaryakıt istasyonu, otomotiv satıcıları bulunuyor.
Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin eski başkanının, otomotiv satışının yapıldığı 'Demir isimli şirketi' de aynı bölgenin devamında.
Ve bilinen bir gerçek var ki; bölge heyelan bölgesi.
Yıllar öncesinde Soğancıların binasına düşen dev kayalar, sonrasında yaşanan heyelanlar, hepsi bugünün habercisiydi aslında.
Oralara nasıl ruhsat verilmiş, nasıl olmuş da insan canı böylesine yok sayılmış, ölüme davetiye çıkarırcasına 'dikkat taş düşebilir' gibi komik yazılarla durum geçiştirilmek istenmiş insanın aklı almıyor.
O bölgenin yakınlarındaki alanlarda daha birkaç ay öncesine kadar dinamit patlamıştı ve palyalama çalışması adı altında yeni rantsal alanlar açılıyordu.
Çok uyardık.
Buralar tehlikeli diye onlarca kez yazdık.
Daha birkaç gün önce Derecik Mezarlığı'nda yaşanan ve durdurulamayan toprak kaymalarını gündeme getirdik ama;
Kendi söylediğimizi kendimiz işitircesine, halen Samsun'da heyelanlı alanlar üzerine yatay mimariden söz edenler var.
SBB'nin geçmiş yönetiminin Bayraktepe'de ağaçları keserek çalışmalar başlattığını hepimiz hatırlarız.
Hatta yine Kürtün Vadisi'nde heyelanlı arazi olmasına rağmen ‘yatay mimari yapacağız' diye bu vatandaşa alanı imara açmak için 'anlatımlar yaptıklarını da hep birlikte gördük'.
AK Partili eski bir il yöneticisinin arazisini değerlendirecekler akılları sıra.
Bayraktepe için de bir yatay mimari projeleri mi vardı; o nedenle mi çalışma başlatılmıştı, bilinmez ama;
Kafada rant olunca, farklı bakıyor olmalılar.
Ve şimdi o rantsal hareketlerin sonucu 4 kişilik aileden bir baba, iki kız çocuğu hayatını kaybetti.
İÇİMİZ YANDI
Akaryakıt istasyonunun yıkama yerinin üzerine heyelan düştü. Baba ve iki kızı öldü, anne yaralı kurtarıldı.
Şimdi akaryakıt istasyonunun yıkama yeri 'ruhsatlıydı, ruhsatsızdı' tartışmaları boş.
O aileye anlatın onu siz, bakalım anlatabiliyor musunuz?
Orada arabamızı yıkatalım diyerek, enkazın altında siz, biz de kalabilirdik.
Kaç kez o istasyondan yakıt aldım.
Aynı şeyi hepimiz yaşayabilirdik.
Birileri kazanacak diye, bir başkalarının hayatını kaybetmesi, canının yanması mı lazım?
Samsun'un yüksek katlı binalarının bulunduğu Atakum'da bölgenin heyelanlı olduğunun altını tekrar çizmek isterim.
Kaç kez istinat duvarları yaptılar.
Yaşananlardan ders çıkarmayan bir zihniyet var.
Ve zihniyet ne yazık ki, rant uğruna, vatandaşın canını tehlikeye atıyor.
Sorumlulardan hesap sorulmadıkça da bu yaşananlar ne ilk, ne de son olacak.
O nedenle;
Kürtün'ü imara açalım, yatay mimari yapalım, Bayraktepe'de yatay mimari ile sosyal konutlar yapacağız gibi kafaların bu gerçekleri artık görmesi gerekir.
Lovelet AVM’den başlayarak, yaklaşık 1,5 kilometre yol boyunca bütün işletmeler aynı risk altındadır ve facianın yaşanması beklenmeden gereği yapılmalıdır.
Bağımsız bir inceleme heyeti kurarak, riskli alanlardaki tüm yapıların ruhsatları iptal edilmeli.
Binalar yıkılmalı ve olası bir heyelana tedbir amaçlı olarak o alanlara kademeli istinat duvarları yapılmalı.
Riskten uzak, yer kalırsa işini yapsın yoksa vatandaşa ölüm tuzağı olur, altından kalkılmaz, bilmiş olun.
İş sahibinin işyeri gidiyormuş, kaybı oluyormuş bunu düşünmeye gerek yok.
O ölen üç canın bedel biçilebilir mi, gidin ailesine sorun bakalım.
Öte yandan; Samsun Büyükşehir Meclisi üyelerine ve belediyelerin meclis üyelerine sesleniyorum.
Her önünüze gelen şeye el kaldırmayın artık.
Az bir vicdanınızı yoklayın, tehlike varsa, el kaldırmayın.
Heyelanlı araziye, tarım arazine imara ret verin.
Kaldı ki; şimdi o olayın yaşandığı akaryakıt istasyonuna ve aynı şekilde Bayraktepe devamında olan işyerlerine, ruhsatları kimler verdi?
Hepsi ortaya çıkarılmalı.
O üç canın bedeli ödettirilmeli.
Bundan böyle de 'heyelanlı arazilere imar, düzenleme adı altında' kim ne derse, kim rantsal hareket yapmak isterse;
Samsunlular olarak karşı durmalıyız.
Yani kısacası;
Rantçı kafalar bu gerçekleri görüp artık değişmeli.
Yazıktır, günahtır.
İçimiz yandı.
GÖZLER DİĞER RİSKLİ İŞLETMELERE DÖNDÜ
Yaşanan heyelan sonrası gözler bölgede riskli alanda bulunan diğer işletmelere döndü. Ölüme davetiye gibi işletmelere her gün yüzlerce kişi girip, çıkıyor.
Eski SBB Başkanı Mustafa Demir’in sahibi olduğu oto galeri…