Samsun siyasetinde zaman zaman ilginç açıklamalar, hiç yapılmayan açıklamalar gibi karışık işler olur.
Hatta onca olay olur ama sorumlu bir siyasi bile bulamazsın.
Heyelanın yaşandığı akaryakıt istasyonunun olduğu yerdeki Lovelet AVM, 2012 yılında sel sularıyla dolmuştu. Dere yatağına kurulan TOKİ konutlarında insanlar boğularak öldü.
Siz o sorumluluğu üzerine alan bir siyasi gördünüz, duydunuz mu?
Kaldı ki, heyelan sonrası baba ve 2 kız çocuğunun öldüğü akaryakıt istasyonuna 2011'de ruhsatını veren siyasi, AVM'nin yapıldığı dönemdeki aynı kişi.
Yani o dönemin Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı şimdi ise AK Parti MKYK üyesi Yusuf Ziya Yılmaz.
Mesela TBMM'de verilen araştırma önergesinde, 'tabii ki o dönem araştırılsın' mı dediler.
Sorumluluk aldılar mı?
Hatta kürsüye Yılmaz çıkmadı açıklama için, Samsun Milletvekili Avukat Ersan Aksu çıktı.
Konu Yılmaz'ı ilgilendiriyor ama Aksu çıkıyor.
Araştırma önergesinin reddini istedi Cumhur ittifakı ve reddedildi.
Yani sorumluluğun kimde olduğunun araştırılmasını bile istemediler.
Olacak iş mi?
Siz bu kentin milletvekili değil misiniz?
O yaşamını yitiren 2 çocuk ve babaları bu kentin insanı değil mi?
Onlara karşı sorumluluğunuz yok mu?
Konunun muhatabı Yusuf Ziya Yılmaz'ın yerine, kürsüde açıklama yapan Ersan Aksu'nun söylediklerini anlamadım açıkçası.
Akaryakıt istasyonunun ruhsatı varmış da, yıkama yerinin yokmuş. Hatta başvuru bile yapmamışlar.
Eeee. Ne yapalım şimdi.
Yapmamışsa başvuru, neden kullanılmasına yerel yönetimler izin verdi.
2011'de ruhsata imza atanlar neden görmedi bu ihmali.
Sonra neden denetlenmedi.
Kaldı ki, tek ruhsat var ve ayrıca alınması da gerekmiyor diye Çevre Bakanlığı görüşü var.
İlk ruhsatta tüm alanların metrekare hesabı ve ne için kullanılacağıyla ilgili de açıklaması gerekiyor.
Sonradan ilave varsa, yeniden tadilat için ruhsat alıyor.
Ben açıkçası Milletvekili Aksu'nun neden kürsüye çıkıp bu açıklamaları yaptığını da anlamadım;
Sonrasında 'ruhsatı olup olmadığını savcılık ortaya çıkarır açıklamasını da.’
Hatta işin ilginci, bu yazdıklarımın başlıklarını gazetemiz ve X'de paylaşınca, bazı akaryakıt istasyonu yetkilileri aradı.
İkinci bir ruhsat yok, dediler.
Akaryakıt istasyonu tümünü kapsar, ayrıntılı olarak tüm detaylar başvuruda yazar dediler.
Savcılık ne zaman bu işlere bakar; bir olay olduğu zaman.
Ama siyasilerin, yerel yönetimlerin görevi, o olay olmadan önlem almaktır.
İş savcılığa kaldıysa, can çoktan yandı demektir. Ya da mal kaybı söz konusudur.
O nedenle şaşırtıcı bir süreç izliyoruz.
Şaşırtmak, dikkat dağıtmak için mi yapılıyor, yoksa doğal şaşırtma dönemi mi bilemiyorum.
Akıl oyunları gibi.
Ama sorular bitecek gibi değil.
Ülke gündemi sürekli değişiyor ama Samsun'daki bu heyelan riski ve aynı bölgede sıralanan akaryakıt istasyonları, ikinci el otomotiv satış yerlerinin durumu ne o da başka bir soru.
Mesela oradaki akaryakıt istasyonlarının yıkama yerlerinin ruhsatları var mı?
Milletvekili Ersan Aksu'nun iddiası '14 yıldır ruhsatı yokmuş' demesi şimdi bu soruları gündeme getirdi.
Samsun'daki tüm akaryakıt istasyonlarının yıkama yerleri ruhsatsız mı acaba?
Ruhsat gerekiyor mu, ayrı soru, ruhsatı var mı ayrı soru?
Şaşırdınız değil mi?
Bende yazarken şaşırıyorum.
Çevre Bakanlığı, ‘akaryakıt istasyonunun ruhsatı tümünü kapsar’ diyor, Milletvekili Aksu, '14 yıldır ruhsat başvurusu yok’ diyor.
Ne yapacağız şimdi?
Vekilin mecliste söyledikleri ortada.
Çevre Bakanlığı'nın görüşü de.
Tek ruhsatla işletilmesi gerektiği, ayrı ruhsat olmadığı görüşü varken, Milletvekili Ersan Aksu'nun açıklaması ne anlama geliyor şimdi.
Oysa daha fazla şaşırmaya gerek yok.
Lovelet AVM de heyelan tehdidi altında, sonraki kayaların dibinde sıralanmış işletmeler de.
Vatandaşlar geliyor, gidiyor oraya.
Yine bir heyelan faciası yaşanmadan, Tüvtürk'ün yaptığı gibi, riskli yerleri değiştirip, risksiz yerlere taşımak gibi, çalışmalara bir an önce başlanmalı.
Hatırlı kişiler, siyasi kişiler, kazanılmış haklar gibi bahanelerin arkasına saklanmadan, gereği yapılmalı.
Günahsız, bilmeyen insanlar oralara giriyor, alışveriş yapıyor, akaryakıt alıyor.
Vatandaş gitmeseydi ruhsatsız yere denilemeyeceğine göre;
Önlem almak yerel yönetimlerin ve ilgili kurumların görevidir.
Siyasilerin 'şaşırtan açıklamaları' hayat kurtarmıyor.
Sadece top çevirmeye yarayan işler bunlar.
Acısını 'hiç günahsız insanlar çekiyor, hatta hayatlarından oluyor.’
O nedenle, Samsun'un heyelanla sınavını daha çok zorlamadan gereği yapılmalı ve;
Bu kentte bundan böyle, sorumluluk alabilen, rantı değil, insan hayatını önemseyen, siyasileri tercih etmekte üzerimize düşeni yapmalıyız.