Adalet deyince hepimizin aklına gelen isimdir Hz. Ömer.
Hz. Ömer adaleti, sözü, yaşamda, siyasette çok kullanılır.
"Fırat'ın kenarında bir kuzuyu bir kurt kapsa kuzunun hesabını Allah, Ömer'den sorar" sözüdür 'o adalet anlayışını' anlatan..
Sorumluluktan söz eder direkt olarak.
Yüce Hz. Peygamber'imize de bir gün kıyametin belirtilerini sordular.
Onun yanıtı çok ibretlik oldu.
"Herhangi bir iş, görev, ehil olmayana teslim edildiğinde kıyameti bekle."
Ne kadar anlamlı sözler.
O da direkt olarak sorumluluk ve sorumluğun üstesinden gelebilecek 'bilgi ve birikime, tecrübeye' işaret ediyor.
İşi ehline vermemek, liyakati göz ardı etmek, hataların, faciaların, felaketlerin kapısını aralamak gibidir.
Liyakat önemlidir.
Sorumluluk almak, sorumluluğun yerini harfiyen yerine getirmek de, ‘yetkili makamlarda oturanların' ödevi ve görevidir.
Samsun günlerdir Canik'teki akaryakıt istasyonunda yaşanan heyelan faciasını ve 'sorumsuzlukları, ihmalleri' konuşuyor.
Unutmak mümkün mü?
3 can gitmiş.
Daha yaşayabilecek önünde kocaman yılları varken, ihmaller sonucu hayattan koparılmış iki çocuk ve bir baba var.
Acısı tarif edilemez bir anne var.
Yürekler yandı.
Hepimizin amacı, 'suçlu aramak değil elbette.’
Ama bir daha yaşanmasını engellemek için sorgulamalıyız, hataları ortaya koymalıyız.
Bu toplumsal bir görev ve ödev.
İşin yargı süreci, Cumhuriyet Savcılığı soruşturması elbette sürüyor ve sorumlular da er ya da geç adalet önüne çıkarılacaktır.
İşletme sahibi tutuklandı ancak, kamu vicdanı 'o kaçak yapıya göz yuman, görmesi gerekirken görmeyen, denetlemeyen' sorumluların da ortaya çıkarılmasını bekliyor elbette.
Çünkü olanlardan ders çıkarılmazsa, faturası yetkili olanlara da kesilmezse, ‘olmayacak işlere olur’ demeler, denetim yapılmadan masa başında imza atmalar, hatırlı kişilere liyakatine bakmaksızın makam ve mevki vermeler devam eder;
Faturayı da o yıkama yerinde olduğu gibi masum vatandaşlar öder.
O nedenle;
Adım adım gelen facianın 'önlenmesi mümkünken', denetimsizlik ve görmeme/görememe nedeniyle böyle ölümcül bir sonuçla bitmesine’ bir kader diyemeyeceğimiz gibi;
Sonrası için de 'tehdit oluşturan' her rant girişimine de 'toplumsal hafıza oluşturmak için', konuyu gündemde ve sıcak tutmak zorundayız.
Bildiğiniz gibi dün gazetemiz manşetinde söz konusu akaryakıt istasyonunun uydu görüntüleri vardı.
2011'de ruhsat alırken olmayan yıkama yeri, 2015 uydu görüntüsünde 'yerini almış.’
Hem de öyle bir yerde ki; kayaların dibinde ve proje alanının çekme mesafesinin içinde.
Yani her haliyle riskli, yasal değil, kaçak ve tehlikeli.
İyi de 10 yıl boyunca bunu kimse fark etmemiş mi?
Kaldı ki; 'taş düşebilir' diye tabela bile koymuş işletmeci.
Yani bir bakıma 'ben tehlikeli bir yere kurdum bu yıkama yerini' diye kendini de ele vermiş.
İşte Hz. Peygamberi'mizin 'işin ehli’ sözü de, Hz. Ömer'in sorumluluk vurgusu da tüm bu noktada devreye giriyor.
Her ikisi de olmayınca, ‘kıyamette kaçınılmaz oluyor.’
Akaryakıt istasyonunun 26 yıllık ruhsat zinciri ile başlayan sürecin geldiği nokta, bir aileye mezar oldu.
Orada bir kaçak yapı varken, 2024'de istasyonun ofis kısmına yeni yapı ruhsatının verilmesi ise aslında tam bir facia.
200 metrenin altında olması yapı denetim kuruluşlarının kapsamına girmemesi de 'çok ince' bir ayrıntı.
Faciaya giden yol adım adım ilerlemiş adeta.
Eğer son ofis ruhsatı verilirken, belediye yetkilileri yerinde inceleme yapsa ya da yaptığında 'bu ne ruhsatı var mı diye sorsa, ruhsatsız olduğu ortaya çıkınca yıktırsa', bu facia böyle ölümcül yaşanmayabilirdi.
Keşke, keşke desek te şu an bir yararı yok elbette.
Mesele bundan böyle olabileceklere önlem almak.
Mesela;
Heyelan sonrası, o bölgeye yakın olan Devgeriş Mahallesi'nin yolunu kapatanları da anlamak istiyorum.
Daha önce o kaçak yapıyı yıllarca görmeyenler, şimdi böylesine garip tedbirler alıyor.
O yol tehlikeli diye kapatanlar, yine kayaların dibinde faaliyetlerine devam eden onlarca iş yerini görmüyor mu?
Lovelet AVM ne kadar güvenli.
İşte liyakat bu nedenle önemli.
Panik haliyle yapılanlar değil, sorun olmadan olabilecek riskleri görebilmektir aslında liyakat.
Doğru işi yapmaktır.
Yanlış işi ne kadar doğru yapmaya kalkarsan yap, sonuç, günü ve zamanı bilinmeden, 'tehlikeye açıktır', yeni bir facianın aralanmış kapısıdır.
Tüm bunları niye anlatıyorum.
Birincisi o yaşanan facianın herkese ders olması için, bir de yeni olumsuzlukların şimdiden önlenmesi için.
Çünkü bizim Büyükşehir Belediye Meclisi'nde ne yazık ki, geçmiş dönemde heyelanlı arazilerin imara açılmasına bile el kaldıranlar vardı, sorgusuz, sualsiz.
Derecik Mezarlığı'ndaki heyelanı durduramayanlar, 'yatay mimari masallarıyla' ranta açılacak yeni yerleri gündeme getirmekten hiç çekinmiyorlar bile.
Lütfen artık ders çıkarın.
Samsun'un heyelan gerçeğini unutmayın.
Birilerinin çıkarı için 'masum canlara kıyılmasına' izin vermeyin.
Yok yine de imza atacağız, kararlıyız diyorsanız;
Herhangi bir olumsuzlukta sorumluluk alın.
Birilerinin rantı uğruna daha kaç can gidecek.
Yazıktır, günahtır.