Geçen haftaki yazımızda İktidar Partisinde adayları seçecek kurula takıldığımızı söyledik. Kimse kusura bakmasın ama ‘gerçekler acıtır!’ bu hafta bizi rahatsız eden bu konuyu dilimiz döndüğünce, aklımız erdiğince yazdık.
Bir insanın seçici kurula seçilmesi için liyakat sahibi olması gerekmez mi? Peki liyakat dediğimiz nedir ki? Liyakat kişiden kişiye değişir mi? Peki İktidar Partisinin bütün başkan adaylarını belirleyecek ekibin içindeki şahıs liyakat sahibi mi?
Yaklaşık yirmi yıl yönettiği şehrin alt yapı sorunu çözülmüş mü? Peki üst yapı sorunu çözülmüş mü? İkisine de kocaman bir hayır. Bu başkan belediyeyi bıraktığında bu belediye Türkiye’nin en borçlu belediyelerinden biri değil miydi?
Hatta Samsunlu firmalar belediyenin açtığı ihalelere bile girmiyordu hak ediş alınıp alınamayacağının belirsizliğinden. İhaleye giren firmalarda tahsilatın ne zaman yapılacağının bilinmeyişinden dolayı çok uçuk fiyatlar vermiyor muydu?
Kötü yönetime örnek onlarca iş yazarız ama bir tanesi kâfi gelir sanırız. Hani Kurupelit Yat Limanı yani Marina var ya işte o. Bize sorsalar biz bilmeyiz onun için itiraz da etmedik fakat bu işten anlayan birileri çıkmış erinmemiş, çalışmış ve 30 sayfalık o bölgenin marina olmaya uygun olmadığına ve yapılırsa sıkıntılar doğuracağına dair bir rapor hazırlamış.
Bu rapora rağmen başkan inat edip “Ben yaparım bal gibi olur.” demiş ve yapmış. Sonra ne mi olmuş? Sonra 30 sayfalık raporu yazanların dedikleri çıkmış ve proje çöp olmuş.
Ve fakat hiçbir şey olmamış gibi bu durumu yok saymak, hala toplumun önünde “Kral benim!” havasıyla dolaşmak nasıl bir genişliktir ki?
Bu projeyi Japonya’da yapsalar ve bu sonuç çıksa yapanlar harakiri yapar. Bu Marina Türkiye’de değil de herhangi bir Batı ülkesinde yapılsa, yapanlar bırakın şehirleri yönetecek başkan adayı belirlemeyi insan içine bile çıkmazlar.
Peki bizde ne mi olur? Biz de maalesef “Aşırı başarılı belediye başkanı!” diye getirirler adamı bütün belediye başkanlarını seçecek kurulun içine oturturlar.
Allah aşkına böyle iş olur mu?
Evet beyler deveye “Boynun neden eğri?” diye sormuşlar; deve bu altta kalır mı? “Nerem doğru ki?” demiş. Bizim tam da devenin dediği gibi neyimiz doğru ki? Şimdi bir aday adayı çıksa, “Yaptığı projeler çöp olmuş birine ben kendimi anlatmam.” diyebilir mi? Yüzüne diyemese de içinden diyecek çok kişi olduğunu biliyoruz.
Seçici kurula belediyecilikte en başarılı olmuş kim var ise onu getirmek gerekir ki aday adayları imrendikleri, örnek aldıkları insanlara kendini anlatırken içlerinden başka bir şey geçirmesin.
Diyebilirsiniz ki, o Başkan ulusal yayın yapan bir grubunun aşırı başarılı belediye başkanı seçilmedi mi? Evet seçildi ama seçilme sebebi çok duygusaldı! Duygusal bağlar kurduğunuz yerler sizi “Aşırı başarılı!” bulabilir fakat belediyenin borcu Başkan bıraktığında gerçekleri yüzümüze yüzümüze vurmuyor muydu?
Hatta Hükümete yakın bir medya grubu bu Başkan ile ilgili acayip acayip şeyler yazıyordu. Bir gün grubun bütün yazarları Samsun’a geldi. Sayın Başkan üstü açık otobüsle Samsun’u gezdirdi. O gurup ondan sonra Başkanı övmeye başladı. Sonradan anladık güzel bir reklam anlaşması yapılmış ondanmış bu rüzgârın yön değişimi!
Biz, yaklaşık on yıl önce sayın Başkan için “Ak Partinin Samsun’a attığı kazıktır.” demiştik. Bugün de farklı düşünmüyor bir de Samsun’un “Şanssızlığıdır!” diye ilave yapıyoruz!