Biz böyle değildik, bize ne oldu? Doğal afette mağdur olanlara bile siyasi tercihlerinden dolayı oh olsun diyebilmek hangi vicdan sahibinin söyleyebileceği bir sözdür. Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük kuşatma girişimini ve ekonomik saldırısını yaşıyor. Belki bu kadarını kimse beklemiyordu ama bize göre bu sıkıntıları yaşamamızın sebeplerinden birisi de bağımlı oluşumuzdur. Dolayısı ile paramızın değer kaybetmesi kirli bir oyunun yanında üzülerek söylüyoruz ama bu yan gelip yatmamızın da kaçınılmaz sonucudur. Dünyayı yöneten para sahipleri yeniden bir planlama yapıyor ve Rusya dahil birçok ülkenin parası değer kaybediyor. İnşallah dünyanın en borçlu ve en zalim ülkesi ABD kendi pisliğinde boğulacaktır. Hükümet, herşey ortada küresel bir saldırı var derken muhalefet ise yöneticileri sorumlu tutuyor. Bu iki konuda muhalefet edenlerin haklılık payı var mı yok mu? ben iki tarafı da yazayım buna siz karar verin.
Bir kural vardır: “ Siz denizden yer alırsanız, birgün deniz geri alır.” diye. Yine doğanın dengesini bozacak ya da doğanın doğallığını zorlayacak işler yaparsanız doğa da bazen böyle canlar yakar. Muhalefet eden vatandaş soruyor: “Atalarımızın yüzyıllar önce yaptığı köprüler yıkılmıyor da, mühendisliğin geliştiği ve köprülerin yıkıldığı bilindiği için güya tedbir alındığı halde yeni yapılan köprüler neden yıkılıyor” diye. Biz bu konuda bir tahminde bulunalım ama bu sizin cevabınızı etkilemesin. Tahminim odur ki, Mimar Sinan ya da zamanın bir ustası bir köprü yapacağı zaman köprünün ilelebet insanlığa hizmet edebileceğini düşünerek hem malzemede gereği gibi özen gösterilmiştir hem de işçilikte özen gösterilmiştir. Yeni yapılan köprüler ise ihale ile yapılmaktadır. İhale ile yapılan işlerde ise birim fiyatı üzerinden kim fazla fiyat kırarsa ihaleyi o almaktadır. Dolayısı ile ucuza alınan ihalelerle yapılan işlerde durum ortadadır. Belki de bu ihale sistemi sorgulanmalıdır.
Şimdiki durum ise şudur, bir derenin üzerindeki çeşitli tarihlerde yapılmış 4 köprüde yıkılmış ve bir vatandaş: “Bu dereden ilk defa böyle bir su geldi.” diyor. Uzmanlar yağan yağmurun doğal afet boyutunun çok üzerinde olduğundan bahsediyor, ucuz atlatılmış bir afet bile diyebiliriz. Sahil yolu yapılırken bu yönde uyarıların yapıldığını hatırlıyoruz ama yol büyük ihtiyaç. O yolun yapılmasını eleştirenler o yolu bir gün kapatalım Bolaman yolunu kullanalım fikrimiz ne olur acaba. Yıllarca su akar, Türk bakar diye hükümetleri eleştirmiştik. Şimdi su akmasın, Türk üretim yapsın deniyor. Aynı anda ikisinin olma ihtimali olmadığına göre birini tercih edeceğiz.
Tabi ki köprüler ve yollar en kötü ihtimal düşünülerek yapılmalıdır. Dere yatakları kesinlikle daraltılmamalıdır; çünkü iklim değişikliklerinden dolayı artık hiç görmediğimiz kadar yağmurlar ve seller görebiliriz. Hadi diyelim biz alt yapıda geriyiz, eksik yaptık ama şöyle bir dünyaya baktığımız zaman bütün gelişmiş diyebileceğimiz ülkeler zaman zaman sel olaylarına maruz kalabiliyor. Ama şehir merkezlerimizin savunulacak hiçbir yönü yok. Her yer betona dönüştü, tedbir alınmazsa gidişat kötü. Dövizdeki artışa gelince şuan ABD’nin uyguladığı politikalardan dolayı birçok ülke sıkıntıya girdi. İran’a uygulanacak ambargodan, İran’dan sonra muhtemeldir ki en çok biz etkileniriz. Hükümetin başkanlık sistemine geçince her şey daha kolay ve daha güzel olacak ve devleti bir şirket gibi yöneteceğiz sözü beklentileri yükseltti. Tabii ki muhalefette haklı! olarak “ hani herşey düzelecekti” diye hesap soruyor. Bir de muhalefetin başka bir eleştirisi var ki Akpartililerinde büyük çoğunluğu böyle düşündüğü halde birşey diyemiyor; “ hazine ve maliye bakanının kendisini ispatlamış birisi olması gerekirdi, öyle olmayınca piyasada güvensizlik oluştu, piyasa güvene bakar.” diyorlar. Biz ekonomist değiliz ama bu ülkede esnaflık yapmak insanı yarı ekonomist yapıyor. Bizim gibi sözleşme ile süreli anlaşma yapanlar ve hammaddesi ithal olan işler yapanların durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Mücbir sebep olmadığı için zararımız tazmin edilmiyor. Oysa memlekette sebebinin ne olduğu başka mesele, döviz devalüe olmuştur. Bizlerin Allah yardımcımız olsun demekten başka yapacak birşeyimiz yok ama yöneticilerin tedbir alması gerekir. Onların Allah yardımcımız olsun demeleri için gereğini yapmaları gerekir. Yoksa Türk ve Müslüman olmak üretip gereğini yapmayınca bir işe yaramıyor. Bu toplum tükettiğinden fazla üretmediği sürece bu sıkıntıları yaşaması kaçınılmazdır; Çünkü dünyanın merkezi sayılabilecek bir yerde yaşıyoruz, hepsinin bölgemizde hesapları var. Güçlü olamazsak bizi şamar oğlanına çevirirler. Bir gerçek varki esas olan vatandır vatan olmazsa kimse huzur bulamaz( işbirlikçiler istisna) onun için vatana sahip çıkmak gerekir.