Doğa denince akla Yüce Yaradan’ın bize bahşettiği nimetlerin tümü gelir.
Bu güzellikler Dünya’da bir ahenk ve denge oluşturur.Bu ahengi ve dengeyi bozacak işlerden kaçınılsa da bazı ülkeler ve bazı şehirler buna pek hassasiyet göstermezler.
Görünen o ki malesef Samsun’da doğaya dikkat etmeyen şehirlerden biriymiş
Doğayı koruma dernekleri sivil olmalıdır ama ülkemizdeki bu dernekler sivil olmaları gerekirken kusura bakmasınlar çok sivil değildirler biraz bağlı biraz bağımlıdırlar.
Yaşadığım bir tecrübe var paylaşayım ondan sonra devam edelim.
Büyükşehir belediyesinin yol yapım çalışmaları sırasında bir arsayı istimlak etmesi gerekirken etmemiş ve arsa sahibine borçlanmış.Aynı yol çalışması sırasında içinde yüz küsür ağaç olan parkın yarısıda yola gitmişti kalan iki dönümlük alanda ise elli kadar ağaç kalmıştı ama o alanı da yeri istimlak edilmeyip işgal edilen adama vermişler.Biz bu parkı ve ağaçları kurtarabilme adına çok çalışmıştık bir dosya ile TEMA vakfına gittik bu ağaçlara sahip çıkalım dedik çünkü çeşitli boylarda çeşitli ağaçların bulunduğu bir parktı söz konusu olan,ağaç önemliydi ve kolay yetişmiyordu.TEMA ilgisizleri bu duruma ilgi göstermediler.Hiç olmazsa bu ağaçlara yazık olacak diye bir açıklama yapın dedik onuda yapamadılar şaşırdık kaldık nasıl olur bu diye düşünürken öğrendik ki Büyükşehirin...
Ben noktayla geçtim siz istediğinizle doldurun.
Doğaya sahip çıkmak her insanın insanlık görevidir bir denge unsurunu bozarsanız ceremesini herkes çeker bu gün çekmeseniz bile torunlarınız yada torunlarınızın torunları bu ceremeyi çekecektir.
Deniz doldurmakta doğanın dengesinin bozulmasına sebebiyet verecektir.
Çaresizlikten yol için deniz doldurmayı anlayışla karşılasak bile alan kazanmak için deniz doldurmak kabul edilmemelidir.Şöyle bir düşünelim karadenize kıyısı olan bütün ülkelerrin sahil şehirleri bizim merkezde doldurduğumuz kadar deniz doldursa durum ne olur?
Bakın bu dolgular yüzünden Samsun bölgesinde balık neslinin azaldığı söyleniyor böyle birşeye hakkımız varmı bir düşünelim.Peki deniz doldurmak bir denge bozma işi değilmidir?
Gelelim maksadımıza benim köyüm havaalanının orada bir köy, geçen gün bir köylüm Face’den bir uyarı yapmıştı “havada zehir var camlarınızı, kapılarınızı kapatın sokağa çıkmayın” diye.Telefonu yoktu yazıştık “Başkan Allah rızası için bu konuyuda yaz” dedi. Bende bir inceleyeyim dedim.
Gerçekten de kirlilik boyutu korkunç durumda Tekkeköy belediye başkanı bir yıl önce bir açıklama yapmış durumun vahametini ortaya koymuş.Belediye başkanının verdiği rakam “450 olması gereken kükrtdioksit oranı 4060 yani 10 katı fazla, durum vahim benim alt belediye olarak hiçbir yetkim yok”demiş.Görüldüğü gibi kirlilik korkunç boyutta.Bu gün ne yapılmış diye birkaç görüşme yaptım yapılan birşey yokmuş son rakamı bilmiyorum ama insanlar boğazlarımız yanıyor diyor.
Evet insan sağlığının bu kadar ucuz olduğu bu ülkede kime ne diyeceksiniz.Firmalar filtrelemeyi yapamıyorsa devlet yapsın firma sahiplerine fatura etsin yazık değilmi bu bölgede yaşayan insanlara.
Sorsan Türkiye’nin en verimli ovalarından biri ama götürüp sanayi’yi ovanın yanıbaşına kurmuşuz.
Ova demişken ovalarımızın içler acısı durumu aklıma geldi,beğenmediğimiz,Konya kadar dediğimiz Hollanda’nın tarım üretiminin ülkemizin üretiminden fazla oluşu,tarım ürünü ihracatımızın Hollanda’nın ihracatından az oluşunun sebebi bu ülkede yönetimsel hataların göstergesi değilmi?deveye sormuşlar hikayesi tamda bizi anlatıyor.
Doğaya dönersek doğaya sahip çıkmak hepimizin görevi.Bu ülke bizlere çocuklarımızın,torunlarımızın ve gelecek nesillerin emanetidir bu emaneti gereği gibi korumak gerekir.
Bu görev sadece birkaç doğayı koruma derneğinin görevi olmamalı biraz vicdan sahibi herkesin bunu kendisine görev kabul etmesi gerekir.
Umut ediyorum ki bu kirlilik konusu biran önce çözülsün ve insanlarımız zehirlenmekten kurtulsun.