Cumhuriyet Caddesi’nden Mecidiye Caddesi’ne doğru giderken, Türkiye Harp Malulü, Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Samsun Şubesi’nin çağrısıyla Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan şehit aileleri ve gaziler, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler ve çözüm sürecini protesto ediyordu.
Samsunlu Şehit Piyade Harun Çalışkan’ın eşi Dilek Çalışkan, şehit aileleri ve gazilerin en büyük arzusunun terörün bitmesi olduğunu söyleyerek, “Gazi Meclis bir teröriste çiğnetilmemelidir” ifadelerini kullanıyordu.
Mecidiye Caddesi’nde Umut’la Hakkı’yı kol kola yürüyerek görüce aklıma MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terörist başı Abdullah Öcalan ile ilgili TBMM’de söylediği “Umut Hakkı” sözünü anımsadım.
Umut ve Hakkı ile selamlaştıktan sonra “umut hakkı gibisiniz” dedim.
Önce ne demek istediğimi anlamadılar ama kısa bir aradan sonra anlamış olacaklar ki başlarını “evet” anlamında aşağı yukarı hareket ettirdiler.
Hakkı sordu:
-Umut hakkı ne demek?
Caddenin orasından kenara çekildik.
-Cezası ömür boyu cezaevinde infaz edilecek bir mahkumun belli bir süre sonra serbest bırakılmasının değerlendirilmesidir, dedim.
Benim bildiğim buydu ama merak bu ya daha detaylı bilgi için cep telefonumdaki arama motoruna “Umut hakkı nedir?” diye yazdım.
Google amcanın verdiği yanıtı birlikte okumaya başladık.
“Umut Hakkı, ömür boyu hapis cezasına mahkum olan kişilerin, insanlık onurlarını korumak adına gelecekte bir gün serbest bırakılma ihtimalleri olmasına dayanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında yer bulan bu hak, mahkumların işledikleri suçlar ne kadar ağır olursa olsun, insan olma vasıflarından kaynaklanan umutlarını kaybetmemelerini amaçlıyor. Umut hakkının temelinde, bireyin insan olma değerini koruma ve gelecekte hatalarını telafi etme olasılığına sahip olma düşüncesi bulunuyor.
Umut hakkı kavramı ve uygulamaları açısından dünyada önemli bir dönüm noktası olarak 2013 yılındaki Vinter Davası yer alıyor.
İngiltere’de iki ayrı cinayet işlemekten ömür boyu hapse mahkum edilen Robert Vinter ve John Mitchell adlı iki kişinin başvurusu üzerine açılan davada, şartlı tahliye imkanının tamamen ortadan kaldırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna karar verilmiş ve AİHM kararında, insanların bir gün topluma yeniden katılma umudunu kaybetmeme hakkı olduğuna hükmetmişti. AİHM, umut hakkını tanırken, hükümlülerin rehabilite edilme olasılıklarını göz önünde bulundururken, serbest bırakılma ihtimalinin her zaman var olması gerektiğini savunuyor.”
Üçümüz bilgi sahibi olduk.
Ayrılırken bu kez Umut Hakkı’ya dönerek “Bir daha kol kola girmeyelim. Baksana toplumun büyük bir kesiminin tepki gösterdiği ‘umut hakkı’ oluyormuşuz. Tanıyanlara Bahçeli’nin söylediğini desteklemiş gibi mesaj vermeyelim” dedi.
Gülüşerek ayrıldık!
Umut’la Hakkı Cumhuriyet Meydanı tarafına giderken, Türkiye Harp Malulü, Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Samsun Şubesi’nin eylemi devam ediyordu.
MEHMET ÖZDAĞ’DAN AÇIKLAMA
Dün bu köşede yayımlanan “Yakakent’in Hükümet Bağlantılı 4 Projesi”başlıklı köşe yazımda İYİ Parti’den istifa eden Yakakent Belediye Başkanı Dr. Şerafettin Aydoğdu istifa edince “CHP’ye geçmesi için teklif yapılmıştı.Dr. Aydoğdu kabul etmemişti.” ifadelerini kullanmıştım. Yakakent Belediye Meclisi’nde CHP’li üye olmamasını eleştirmiştim.
CHP İl Başkanı Mehmet Özdağ şu bilgilendirmeyi yaptı:
“Şerafettin Bey için istifa ettiği günden itibaren büyük bir çaba gösterdik. Bizzat Sayın Genel Başkanımızın selamını ileterek partimize davet ettim.
TBMM Grup Başkan Vekilimiz Gökhan Günaydın, Tarihi Kentler Birlik Başkanımız-İstanbul Büyükşehir Başkanımız Ekrem İmamoğlu bizzat devreye girdi.
Ben iki kez kendisi ile görüştüm, ikinci görüşmede vekilimiz de katıldı.
Çok detay vermeye gerek yok ama başka ciddi çabalar da yapıldı partimiz adına.
Bize hacizlerden, borçlardan ve belediye meclisindeki aritmetikten bahsetti. Bürokratların tavırlarından bahsetti vs…
Biz olumlu hamleleri yaptık, ancak Şerafettin Başkan istifa etmeden kararını vermiş idi.”