Hepimiz bir patrona çalışıyoruz.
Kaderimiz patronun iki dudağının arasındadır bu günlerde.
“Kovdum seni” değinde tutunacak hiçbir dalımız yok.
Kadere boyun eğeriz.
Kimimiz bir süre işsiz kalırız, kimimiz üç otuz paraya çalışmaya razı olarak basın kuruluşlarının kapısını aralarız.
Patron işimizi beğenmeyip kovsa “Amenna” ederiz.
Ve fakat
Başka etkenler var maalesef.
Muktedirler beğenmez çoğu kere yazdıklarını.
Patrona baskı yaparlar “Kov onu” diyerek.
Patron gazeteci milletinden değil de müteahhitse.
Sanayiciyse mesela.
Kredi işi varsa bir devlet bankasıyla.
Hiç şansı olmaz, muktedirin beğenmediği gazetecinin.
Örnek mi?
Bekir Coşkun.
Hiç sevilmedi iktidar sahiplerince.
Patronuna en çok şikayet edilen gazetecilerin başında gelir.
“Beğenmezsen okumazsın” desek.
Öyle değil işte.
Kendileriyle birlikte kimsenin onu okumasını istemiyor muktedirler.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ama öyle değildi önceleri.
Gazeteci güvence altındaydı.
Bir patrona çalışıyordu belki ama.
Patrondan varesteydi.
Baskı hiç umurunda olmazdı gazetecinin.
Çünkü onu koruyan 10 Ocak 1961’ de ona kazandırılan 212 sayılı yasa tarafından korunuyordu.
Bu yasa artık yok.
Kaldırıldı.
Patrona mahkum olsun isteniyor gazeteci.
Patronda iktidara.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Bayram yani.
Hadi canım sende.