Pazar günü “ 120” adlı filmi tekrar izledim. Senaryo, yapımcı ve yönetmenliğini Özhan Eren’in yaptığı ve 1914 de Van’da yaşanmış olayları anlatan bir film. Konusu ise 120 çocuğun cepheye askerlere silah götürmesini ve dönüş yolunda çıkan fırtınada üçte ikisinin şehit olmasını anlatıyor.
120 filminin, gişede emek harcanmadan sadece küfür ve kusmuk üzerine yapılan filmlerin 10’da biri kadar hasılat yapması filmin kalitesiz olduğunu değil ülkemiz insanının durumunu ortaya koymaktadır.
Ve 1915’ te cepheden cepheye koşarken 90.000 askerimizin Sarıkamış’ta donarak şehadetini hatırladık tüylerimiz diken diken oldu. Nasıl bir durum bu? tahayyül etmek mümkün değil.
Yine 1915-16 yıllarında Çanakkale’de 200.000’i aşkın askerimizin şehit olduğu söylenmektedir. Çanakkale Savaşı aklımıza geldi ‘ biz ne yapıyoruz?’ diye düşündük, ruhumuz daraldı.
Bu coğrafyayı bizlere yurt edinmek için verilen şehitleri bir kenara bıraksak bile yukarıda saydığımız şehitlerin üzerimizde hakları var. “ Bu topraklar bizlere vatan olsun, torunları ve gelecek nesiller vatansız kalmasın” diye canlarını hiçe saymışlar.
Yani bu topraklar bizlere piyangodan çıkmadı. Şehitlerimizin kanı ve canı var. Ve gelecek nesillerin emanetidir. İstediğimiz gibi hoyratça harcayamayız! Yöneticilik şunu gerektirir “ ataya ahde vefa, şehide ahde vefa ve gelecek nesillerin emanetine sadakat”. Ve yöneticiler bu günü, yarını ve gelecek nesilleri de düşünmek zorundadır.
Ülkemiz, 2. Dünya savaşına girmediği halde 2. Dünya savaşında yerle bir olan ülkelerin fersah fersah gerisinde kalışının yönetici beceriksizliğinin dışında hiç bir mazereti olamaz. Biz, demek ki hep kötü yönetilmişiz. Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kısa sısa bölümler dışında iyi yönetici ile hiç yönetilmemişiz.
Yöneticilik sadece bu günü düşünmek değildir. Yöneticiler hem bu günü hem yarını hem de gelecek günleri düşünmek durumundadır. Yatırımlar geleceği de düşünerek makul ve mantıklı planlamalar ile yapmalıdır. Hem insan kaynağını hem de yeraltı ve yer üstü kaynaklarını maksimum verim ile kullanmalıdır.
İnsanları illa üniversite bitirmek durumunda bırakmamalıdır, bu algı yıkılmalıdır. Gençlerimizi yeteneklerine göre meslek dallarına yönlendirmeli ve kalifiye eleman yetiştirmelidir.
Ülkemizin yetişmiş eleman konusunda gidişatı hiç de iyi değildir. Tez tedbir alınmalıdır. İnsanların bulunduğu yerde yani yaşadığı şehirde geçimini sağlayabileceği planlama yapmalıdır.
Bunun için en uygun istihdam alanı tarım ve hayvancılıktır. Biz, tarımda reform beklerken OVA’nın ortasına SANTRAL yapmak geleceğe ihanet etmekle eşdeğerdir. Ve bu vatan için canını vermiş vatan evlatlarının kemiklerini sızlatacaktır.
Biz, artık seferberlik ilan edip çalışmak isteyen herkese iş sağlamak durumundayız. Bunun dışındaki bütün çözümler lafügüzaftır. Üretmeden olmaz. Üretim yapacak alanları oluşturmalıyız.
Bunu başarmış ülkeler var, biz neden yapamayalım? biz neden başaramayalım? Yeter ki iyi niyet ile ve aklı selim hareket edelim. Yeter ki işi ehline verelim. Her şeyi başarabiliriz. Yoksa gidişat iyi değil.