Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir bizimde desteklediğimiz ve yapacağı çalışmalardan umutlu olduğumuz bir belediye başkanı. Çok büyük bir enkaz devraldığını biliyoruz.
Ama atama işleri bittikten sonra ilk icraat olarak suya yüzde 25, sayaç okuma bedeline de yüzde 150 zam kararı aldı. Belediyenin durumunu hepimiz biliyoruz bu yüzden sayın Demir’in işinin zor olduğunu birkaç kez dile getirmiştik. Kamu yada belediyeler her alanda ticaret hane gibi görülmelidir
Belediyeler kar zarar hesabına göre çalışmalıdır. Fakat belediyeler bazı hizmetleri zararına da olsa yapabilirler ama bu çok sınırlı kalemde olur. Yani belediye bir kalem hizmeti zararına yapacaksa bu hizmet su hizmeti olmalıdır. Belediyelerin çok kötü yönetilip çoğunluğunun neredeyse battığını sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etmişti.
Nasıl bir sistem var ki başkan istediği gibi para harcayıp, istediği gibi kamu malı satıp ve istediği gibi borçlanıp önceliksiz yatırımlar yapıp, belediyeleri batırıp bunun hesabı sorulmadan normal hayatına devam edebiliyor?
Evet Sayıştay denetliyor ama sonuç ortada, evet yasalar borçlanmayı sınırlandırıyor ama buna rağmen borçlanana bir yaptırım yok. Ondan sonra bunun bedelini millet ödüyor. Bu borç, bu batak milletin sırtına vuruluyor.
Bu batağı kurtarmak için her şeyden tasarruf edilebilir. Fazla olan makam araçları satılabilir, gereksiz kiralanmış araç kiralamalarına son verilebilir. Billboardlara çarşaf çarşaf ilan verilmeyebilir, peyzaj çalışmalarına ara verilebilir. Belediyenin işlettiği sosyal tesisler kiralanabilir. Hatta öncelikli olmayan yatırımlar bile durdurulabilir ama SU ve EKMEK insanın yaşam kaynağıdır onlara zam yaparken daha hassas olunmalıdır.
Birde su belediye hizmetleri içinde herkese dokunulabilecek en önemli hizmet alanı ve psikolojik yönü olan bir hizmet alanıdır. Onun için su en uygun koşullarda millete ulaştırılmalıdır.
Sadece belediyeler değil bütün kamu kurum ve kuruluşları tasarruf tedbirleri uygulamalıdır.
Bir haber okuduk şayet haber doğru ise Samsun valisinin aracı arıza verdiği için içişleri bakanlığı yeni bir araç tahsis etmiş. Ne var bunda diyebilirsiniz ama devletin tasarruf tedbirlerini zorunlu gördüğü ve bütün kurumlara bir genelge ile bunu bildirdiği bir dönemde bir valiye 1.668.000 tl değerinde bir araç tahsis etmek hiç olur mu?
Allah aşkına bu nasıl bir tasarruf politikası? Bu nasıl bir anlayış? illa bir araç tahsis edilecekse daha makul bir araç tahsis edilemez mi? Ama olmaz ülkenin seçilmişleri ve atanmışları dünyada üretilmiş en lüks ve pahallı ürünleri kullanmalıdır! Yoksa sıradan insanların bindiği araçlara binip, sıradan insanların giydiğini giyse olur mu? Koskoca bakan, koskoca meclis görevlisi, koskoca millet vekili, koskoca müsteşar, koskoca genel müdür, koskoca vali, koskoca belediye başkanı. Bu koskocaları çoğaltabiliriz ama gerek yok. Bir insan kendi kazancı ile istediğini alıp istediği gibi yaşayabilir.
Ama geçim sıkıntısı çeken milletten alınan vergilerle bunlar alınacaksa olmaz, olamaz ya da olmamalı
Ama nerede, kim buna uyacak? Tabiri caizse ayranımız yok içmeye birileri binmiş tahterevalliye bizlere el sallıyor! Yazık ya bu millete yazık. Milletin kıt kanaat yarattığı kaynaklara yazık. Bizim kimse ile bir derdimiz yok, bizim derdimiz insanımızın daha iyi yaşam koşullarına ulaşmasıdır ve göz göre göre yapılan israf zorumuza gitmektedir. Hani örnek aldığımız hepimizin konuşurken idolü olan Hazreti Ömer anlayışı...?