Uğur Mumcu’nun katledilişinin bugün 29. yılı.
Mumcu’yu katledilişinin 29. yılında özlemle anıyoruz.
Uğur Mumcu için bugün İlkadfım İlçesi’ndeki Uğur Mumcu Anıtı’nda anma etkinliği düzenlenecek.
Gün dolayısıyla köşemde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından yayınlanan açıklamaya yer veriyorum.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, Uğur Mumcu’nun katledilişinin 29. yılında bir açıklama yayımladı. “Mumcu’nun yazdıkları dikkate alınsaydı bugün yaşadığımız birçok acı olayın önüne geçilebilirdi” denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Meslektaşımız, örnek gazeteci Uğur Mumcu, karanlık ellerce düzenlenen bombalı saldırıyla aramızdan alınalı beri tam 29 yıl geçti.
Ocak ayı biz gazeteciler açısından acılı günlerle dolu. Genç meslektaşımız Metin Göktepe’yi Ocak ayında polis şiddetine kurban verdik. Aydınlık düşünceleri, dostluk ve barıştan yana tutumu ile öne çıkan bir diğer meslektaşımız Hrant Dink de bu ay ırkçı, faşist bir düzenin kurbanı oldu. Ne Uğur Mumcu’nun ne de diğer meslektaşlarımızın katilleri bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılabildi.
1 Şubat günü anacağımız Abdi İpekçi’ye düzenlenen suikast da 47 yıldır gizlerle dolu niteliğini sürdürüyor.
Gazetecilik yalnızca halkın özgürce olup bitenlerden haberdar edilmesi değil, aynı zamanda da demokratik ülkelerde yöneticilerin doğru kararlar almaları için onların uyarılması işlevini gören bir meslektir. Yürütme, yasama ve yargı karşısında bu yüzden basına ‘Dördüncü Kuvvet’ denmektedir.
Ne yazık ki, Uğur Mumcu’yu andığımız bugün, onun araştırmalarıyla ortaya çıkarttığı gerçeklerin, yazdığı yorumların ülke yöneticilerince hiç dikkate alınmadığını görüyoruz. Dikkate alınsaydı günümüzde yaşamakta olduğumuz birçok acı olayın önüne geçilebilirdi diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Örneğin Mumcu tam 35 yıl önce şöyle yazıyordu: “Din ve inanç özgürlüğünün en sağlam güvencesi laiklik ilkesidir. Bu ilke, siyasal amaçlı dinsel akımların devlet yönetimine egemen olmasını önlemek için getirilmiştir. Bu ilkenin, ne kadar önemli ve vazgeçilmez nitelikte olduğunu her gün yaşadığımız olaylarla çok daha iyi anlıyoruz.” Yaşadığımız acı olaylar günümüzde de sürüyor.
Eğer Mumcu’nun şu sözleri ülke yöneticilerince dikkate alınsaydı Enes Kara bir tarikat evinde yaşamına son vermek yerine belki de bugün yaşıyor olacaktı:
‘Her şeyin sahtesi var… Paranın sahtesi var… Tablonun sahtesi var… Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var… Var oğlu var!... Peki dinin ve ideolojinin de sahteleri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Var.. Dinin sahtesi, siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez...’
Yıllar yılı Uğur Mumcu gibi gazetecilerin uyarılarına kulak vermek yerine yöneticiler medyayı susturmayı yeğlediler. Uğur Mumcu’yu 29. ölüm yıldönümünde özlemle, saygı ve sevgiyle anarken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak ülkemizin eksiksiz bir demokrasiye kavuşması için halkımızın haber alma hakkına saygı gösterilmesini ve medyanın Dördüncü Kuvvet olarak işlev görmesine engel olunmamasını istiyoruz.”