Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Dünya Sağlık Örgütü, Yüksek Öğretim Kurulu ve Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği tarafından yayımlanmış en son verileri dikkate alarak “Türkiye’nin Sağlığı” konulu bir rapor hazırladı.
Raporu özetliyorum:
Türkiye’de 2018 yılında 11bin 629 bebek, 14bin 240 beş yaş altında çocuk yaşamını kaybetmiş.
Her bin canlı doğuma karşılık 9.3 bebek birinci doğum gününü göremeden, 11.4 beş yaş altı çocuklar da beş yaşından önce ölmüş.
TTB bu ölümlere üzülerek de olsa pisipisine ölüm diyor!
2019 yılında 1047 hekim, yaklaşık 9 tıp fakültesinin birinci sınıf öğrencisi sayısı kadar hekim, başka bir ülkede çalışabilmek için Türkiye’den göç etmiş.
Nüfusun yüzde 14.4’ü yani, 11milyon 807bin 378 yurttaş GSS kapsamı dışında kalmış.
Sağlık sigortası prim borcu olanlar GSS hizmetlerinden yararlanamamış.
Türkiye’de, 2019 yılında aylık geliri 3bin 411 TL olan 4 kişilik bir aile, GSS kapsamında olabilmek için, asgari ücretin yüzde 3’üne denk gelen, ayda 76,75 TL olmak üzere, yılda 921,48 TL sağlık sigortası primi ödemiş.
Bunun yanı sıra, üniversite mezunu olup 25 yaşından gün alanlar, lise mezunu olup 20 yaşından gün alanlarla, bunlar dışında 18 yaşından gün almış her bir aile ferdi için ayrı ayrı sağlık sigortası primi (yılda 921,48 TL) ödemişler.
SGK, kamu sağlık finans kurumu olarak, topladığı sağlık sigortası primlerini özel hastanelere aktarmaya devam etmiş.
SGK, 2019 yılı Ağustos ayı itibariyle de her bir başvuru başına 2. Basamak Devlet Hastanesine ortalama 52,59 TL, 2. Basamak Özel Hastaneye ise ortalama 113,64 TL ödemiş.
SGK, yurttaşlardan genel olarak sağlık hizmetleri ve ilaç giderleri için topladığı prim gelirlerini hizmet satın alma dışındaki alanlara harcamış.
Bu durum, yurttaşa sağlık sigorta primine zam olarak yansımış.
2018 yılında kişi başına yapılmış olan ortalama 2030 TL sağlık harcamasının sadece 88 TL’si koruyucu sağlık hizmetleri için yapılmış.
Benzer biçimde grip aşısı yapılması gereken yaklaşık 8milyon kişiyi bulan risk altındaki gruplarla, sağlık emekçilerine Sağlık Bakanlığı tarafından zamanında ve yeterince aşı temin edilmediği için önemli bir bölümünün aşısı halen yapılamamış.
Son on yıldır, hemen her gün hekime, sağlık emekçilerine yönelik şiddet yaşanıyor olmasına, on-onbeş gün de bir ya da iki sağlık emekçisi intiharı gerçekleşiyor olmasına karşın, Sağlık Bakanlığı bu başlıklardaki bilgileri düzenli olarak paylaşmamış.
2018 yılında 12bin 179 sözel, 661 fiziksel, 3bin 1 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 15bin 841 şiddet vakası yaşanmış, bunlardan yalnızca 11bin 204 olgu yargıya taşınmış.
1 Ocak-31 Temmuz 2019 tarihleri arasında da 8bin 498 sözel, 211 fiziksel, 2bin 22 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 10bin 731 sağlık emekçisine yönelik şiddet vakası gerçekleşmiş.
Aynı tarihler içinde bunlardan sadece 6bin 726 olgu yargıya taşınmış.
2019 yılı rakamlarına göre 10 şehir hastanesi Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 12’sini kullanmış.
Planlanan şehir hastaneleri tamamlandığında Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 64’ü şehir hastanelerine ayrılmış olacakmış.
Hekim özlük haklarında önemli kayıplar yaşanmış.
Hekimler, kamudakiler de dahil olmak üzere iş, gelir, gelecek güvencesinden yoksun hale getirilmiş.
Uygulanan performansa dayalı ücretlendirme bir yandan hekimler arasındaki ücret dengesizliğini arttırırken, bundan daha da önemlisi gün geçtikçe hekimlerin mesleklerine yabancılaşmasına sebep olmuş.
Özellikle şehir hastanelerinden yüzlerce hekim bu nedenle ya istifa etmiş ya da emekliye ayrılmış.
SSK, Bağ-Kur emeklisi hekimler çok düşük ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmış.
Emekli Sandığı’ndan 30 yıl çalışıp emekli olan hekimin 2019 yılı Aralık ayı itibarıyla maaşı yalnızca 5bin 860 TL’ymiş!
Sağlık olsun!